tag:blogger.com,1999:blog-45955562739124321352024-02-22T18:27:16.709+03:00Prof. Dr. Mehmet Akif Çukurçayırakifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comBlogger45125tag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-38433290719751067572021-05-29T21:29:00.000+03:002021-05-29T21:29:36.308+03:00Etik İnsanın Yenilgisi<p> </p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Neye sahip olmak istiyoruz?<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Nedir içinden (sadece) geçip gittiğimiz ve kalıcı olamayacağımız bu dünyadaki amacımız?</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Mevlana<span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;"> diyor ki, “</span>Her kuşun yiyeceği
kendi büyüklüğüncedir.” </p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">O halde sahip olmak istediğimiz "fazlalıklar" büyüklüğümüzü aşarken, bu aşırılıklar nereye götürecek hepimizi?...</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Uruguay’ın Jose Mujica’sının dediği gibi, “Hep
bir şeyler satın almak için zamanımızı harcıyoruz. Oysa hayatı satın alamayız.
Hayatımızı harcıyoruz. Özgürlüğü, aklı, düşünceyi, kültürü… kısacası ruhumuza
huzur veren değerleri önemsemiyoruz…” </p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Kimimiz de, "değerlerden bile" habersiziz...</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Biriktirmek ve tüketmek için zamanını,
sağlığını ve enerjini harca! </p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Ama hiç yaşamadan geç git bu dünyadan. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Yaşam
bu olmamalı! Bu engebeli yaşam yolculuğunu anlamak ve anlamlandırmak için ne
yapıyoruz? <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Hiç!<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Bir
yolculuktayız:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm 6pt 35.4pt; text-align: justify;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">“Rüzgâr,</span><span face="" style="color: #292727;"><br />
<span style="background: white;">yıldızlar ve su.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">Bir
Afrika rüyasının uykusu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">düşmüş
dalgalara.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">Işıltılı,
kara<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">bir
yelken gibi ince<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">direğinde
geminin. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">Geçmekteyiz içinden<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">bir
sayısız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="" style="background: white; color: #292727;">bir
uçsuz bucaksız yıldızlar âleminin” diyor Nazım Hikmet</span><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Nedir peşinde olduğumuz? Bilginin,
bilimin zirvede olduğu bir çağda insanı mutlu edecek olan nedir? Teknolojik
zehirlenme (bilgi zehirlenmesi de denebilir) insanları düşünemez hale
getirmişken, düşünceye nasıl kapı aralayacağız ve bahtsız kalabalıklar içinde
kendimizi nasıl bulacağız? </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Esas olan nedir? İkincil önemdekiler nelerdir şu
yaşamda? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">“Aşk imiş her ne var ise âlemde
(evrende), ilim bir kiyl-ü kâl (kuru bir dedikodu) imiş ancak” demiş Fuzuli. Sevginin
ulaşamadığı beton yüreklere aşk, merhamet, yardımlaşma, vicdan, empati nasıl
anlatılabilir? İnsanlık her devirde karanlığı ve aydınlığı birlikte yaşadı.
Bazı devirler diğerlerinden daha aydınlık, bazıları ise daha karanlıktı… </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Charles
Dickens’ın “İki Şehrin Hikâyesi”ndeki gibi “en iyi zamanlardı ve en kötü
zamanlardı” yaşadığımız anlar… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Günümüz insanı “bilgi bombardımanı
altında” ve bu sayede en büyük karanlığı yaşıyor. Muazzam çelişki! Günümüzün
karanlığı önceki çağlardan daha acımasız. Çünkü, her şeyi bilerek (!) hiçbir
şeyi <i style="mso-bidi-font-style: normal;">anlayamadan </i>ışık hızında terk
ediyoruz, ağlayarak başladığımız yaşamlarımızı. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Bu acımasız tüketim çağında, insan
Mankurtlaşarak tükeniyor, tüketiyor… Cengiz Aytmatov’un Mankurtları dünya
nüfusu içinde çok büyük bir orana ulaşmış durumda. Yaşamlarımız büyük tehdit
altında. Toplum makinesinin dişlileri arasında kalmış, çırpınıyor herkes. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İçsel yolculuklar yapmak çok zor artık. Herbert
Marcuse “Günümüz insanı yaşamıyor, yalnızca kendi yaşamını izliyor” diyeli
neredeyse yüz yıl olmuş. Evrendeki koordinatlarımızı ve zihinsel yolculuğumuzu,
durup düşünemiyoruz bile. Yüzyılın bahtsızları milyarlarca… </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Teknoloji mutluluk
getirmiyor, göreceli olarak yaşamı hızlandırıyor ve <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kolaylaştırıyor yalnızca. “Görünme ve gösterme
virüsü” bütün zihinleri ele geçirmiş. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Cemil Meriç’in dediği gibi yaşam alanlarında
rastlanamayan “iyi insanlara” kitaplarda rastlanıyor. Çünkü, yine Meriç’in
deyimiyle homo faber (teknolojiye hükmeden/teknik insan), homo moralisi (etik
insanı) yenilgiye uğrattı. Homo moralisin nasıl yanında olacağız? Böyle bir
olanak var mı, bu korkunç savrulmalar içinde? Farklı boyutlarda yaşanan iç
sıkıntıları ve karanlıkların içinde kitapların aydınlığına sığınmak, insanın
hüzünlendirici öykülerinin yeryüzünün bütün coğrafyalarında ve tarihin bütün
zamanlarında aynı olduğunu gösteriyor. Türk, Rus, Fransız, Alman, Amerikan,
Hint, İngiliz edebiyatından okumalar yaptığınızda bunu kolaylıkla görüyorsunuz.
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mevlana, Yunus, Ahmet Yesevi gibi gönül
zenginleştirenler bir yanda, Sokrates, Platon, Aristo, Dostoyevski, Tolstoy,
Balzac, A. Schopenhauer,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nietszche,
Goethe, E. Fromm, C. Meriç gibi zihin zenginleştirenler bir yanda… </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIUZJ-fg8TE4yUozCapng1fYfyyoElcnPlkLV2UUFHn-iyJDTR_Nuw3Z-Ef8F6ZL7KJOD3j-DanifJALzpOj4RvwgyBFAaKi6dn3tQgb1pdYGPFokJc3f4BJTv1t6weVGwZhfRAjbWY70/s406/ethical-negotiation.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="295" data-original-width="406" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIUZJ-fg8TE4yUozCapng1fYfyyoElcnPlkLV2UUFHn-iyJDTR_Nuw3Z-Ef8F6ZL7KJOD3j-DanifJALzpOj4RvwgyBFAaKi6dn3tQgb1pdYGPFokJc3f4BJTv1t6weVGwZhfRAjbWY70/s320/ethical-negotiation.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Dili, dini,
rengi, sınıfı farklı olsa da hepsinin anlattığı yalnızca “insan” ve onun
dramatik yolculuğu… Coğrafya, ırk, dil, din, kültür değişse de, yazgı
değişmiyor. Kabil ile Habil, insanlığın başlangıcına kan bulaştırmanın öyküsü. Kardeşin
kardeşe düşmanlığı, değişmez bir yazgı gibi. Bu öykü, ne yazık ki yer yüzünün
her köşesinde her an tazelenmekte. Güç tutkusu, kıskançlık, aşksızlık,
sevgisizlik… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Karanlıkları aydınlatan gönül
mimarları insanlık tarihinde hep olmuştur. Bunların içinde Mevlana’nın güneşi bir
başka. Yüzyıllar sonra, yeryüzünün birçok coğrafyasında kalplere ışık olduğu
gibi, Erich Fromm gibi düşünürlere de esin kaynağı olan bir güneş Mevlana. Dünya
zindanını, beden zindanını, insanlığın içinde debelendiği zindanları öyle güzel
betimliyor ki Mevlana, farkında olmadan bir iç yolculuğuna çıkıyor, varlık
evreni içinde kendinize yöneliyorsunuz. Mevlana’nın Mesnevisi insanın, ruhun,
canın ve dahi canların hikayelerinden oluşuyor. Et ve kemiğin değil, özün; et
ve kemikten sıyrılabilenin; et ve kemikten sıyrıldıktan sonra da, “var olacak
olan”ın, yani ruhun, yani “canların” hikâyesi. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Özgürlüğe kavuşan “canlar.”
Dünyadan, bedenden, altın ve gümüşten, kibir ve gururdan geçerek özgürlüğü
yaşayabilenlerin hikâyesi. İnsanlığın büyük yıldızlarının yaşamlarından
mesajlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">Diğer yandan Erich Fromm’un Sevme
Sanatı ve Özgürlük Korkusu gibi kitapları, modern insanın içinde bulunduğu
açmazları, karanlıkları, sevgisizliği, sadizmi ve mazoşizmi (kendine tapınma ve
başkalarına tapınma) bilimsel bir yaklaşımla ortaya koyması, bir anlamda
Mevlana’nın anlattıklarının farklı bir yansıması. Hatta insanın onulmaz
yalnızlığını anlatırken Mevlana’dan alıntılar yapması, insanın sevgide,
gönülde, canda buluşması gerektiğini anlatıyor. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%;">“Doğruya ve iyiye adres sormamak
gerektiğini” düşünenlerdenim. Önyargı duvarlarını aşabilenler, toplumsal
yaraların onarılmasına katkı sunabilirler. Yaşamı anlamlandırabilmek için
yaşanmışlıklardan, öğrenilmişliklerden devşirebilmek, gönül ve ruh yaralarına yorumlar
üretmeye çabalamak… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sevgisizlik, zulme dönüşüyor yeryüzünün bütün
köşelerinde. Kendini sevmeyenler, kimseyi sevemiyor. “Sevgiyi” keşfetmek
herkesin harcı değil. Kendini, ötekini, bütün varlıkları sevebilse insan,
yeryüzü daha yaşanılabilir bir yer olabilir. Kendisiyle, ötekiyle, cananıyla,
bütün canlılarla ve kısacası “insanla ve her varlıkla” barış içinde
yaşayabilenler, umutsuz insanlığın umudu olacaklardır. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 6pt 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">“Ben iken biz olanlar”,
“ham iken pişenler”, “cahil iken bilenler”, “görmez iken görebilenler”,
“aşksızlığın en büyük dert olduğunu bilenler -ki Mevlana, aşksızlara yazıklar
olsun diyor”, “ten kafesinden (bayağı isteklerden) çıkabilenler” arınma yolunda
olacaklardır.…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İlahi
aşk, insani aşk… İnsani aşk, ilahi aşk… Kapı aynı, kaynak aynı… Hepsi insanın
yürek ülkesinde… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Akıllı teknolojilerin köleleri, tutsakları,
robotlaştırdıkları insanlar, hemcinslerimiz, biz… Nurettin Topçu, 1960’lı
yılların insanlarını tanımlarken “makinenin zavallı köleleri” diyordu. Şimdi
ise insanlar Gülten Akın’ın dediği gibi “durup ince şeyleri anlamayanlara” dönüşüyorlar,
dönüşüyoruz. Onlara/kendimize nasıl ulaşabiliriz ki? </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Herkese ve herşeye
yabancılaştığımız gibi, kendimize de yabancılaşıyoruz. Artık, “düşünemeyen
insanlar”ın giderek arttığı, kitap okumanın istisnadan sayıldığı, bambaşka
dertlerin insanı kuşattığı bir çağda sevgiden, aşktan, “insan”dan söz etmek
öylesine güç ki, “dünya nüfusunun hızla arttığı, insan sayısının ise giderek
azaldığı” bir insanlık evresini yaşarken Mevlana’yla, gönül ve düşünce
adamlarıyla nefes alabilenlerin sayısının artmasını diliyorum. E. Fromm’un “Ben
bir insanım ve insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir” sözü bütün olanların,
öykülerin, dramların tercümanı bir anlamda.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Ve insanlığın karanlık yanı kötülüğü alkışlarken, gönlü kömürleşmemişleri arıyor insanlığın aydınlık yanı. </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Umut güneşiniz hiç kaybolmasın gönül ülkenizden...</span></p>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-28018968271962966162020-08-30T22:51:00.003+03:002020-09-06T11:41:28.788+03:00Vatan ve Yaşamak Üzerine<p>"Millilik Akımı" yazarı <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Hikmet_M%C3%BCft%C3%BCo%C4%9Flu" target="_blank">Ahmet Hikmet Müftüoğlu </a>(1870-1927) Çağlayanlar'da, "çile çekmeyen varlığını duyamaz" diyor; vatan, millet ve karakter analizleri yapıyor.</p><p>Çile yoksa, kendi kendinin varlığını bile hissedemezsin.</p><p>Çile çekmeyen, düşünemez, sorgulayamaz, anlayamaz; bir robottur o!</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLjSeemazl-9bm2Q64_TxuV5CoMWCwAjKspZNzjrsTKqmgy1rlWhPSr3O_1AqAeW_f68pT-8EFH-BLoz0feqAQMC7GfWfG29qnxqpAiqL8aOc6dWNLnFkoiTRX8i-iejMWM49csFMygkU/s600/0000000668542-1.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="389" height="384" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLjSeemazl-9bm2Q64_TxuV5CoMWCwAjKspZNzjrsTKqmgy1rlWhPSr3O_1AqAeW_f68pT-8EFH-BLoz0feqAQMC7GfWfG29qnxqpAiqL8aOc6dWNLnFkoiTRX8i-iejMWM49csFMygkU/w249-h384/0000000668542-1.jpg" width="249" /></a></div>Bireyin çilesi, vatanın çilesi, insanlığın çilesi farklı düzeylerde ve farklı kategorilerde değerlendirilebilir. İnsan ve insanlık her düzeyde ve farklı tonlarda çilelere muhatap olmaktan kurtulamıyor.<br /><p></p><p>Vatan kavramı, günlük dilde çok kullanılıyor. Neredeyse herkesin vatandan anladığı farklı bir içerik...</p><p>Nedir vatan?</p><p>Sadece "uğrunda ölünen" mi?</p><p>Hep ölünür mü vatan için?</p><p>Yoksa, vatan için "yaşamak" da var mı, "vatanseverlik seçenekleri" arasında?</p><p>Tarihiyle, değer yargılarıyla ve milletiyle özdeşleşmiş olan insan, vatanına, yurduna, değerlerine saldırıldığında elbette ölümüne mücadele edecek ve bu uğurda can vermekten kaçınmayacaktır.</p><p>Vatan için ölmeye her zaman eyvallah da, yaşamaya neden yokuz, neden alkış tutmuyoruz yaşama; neden yaşamı yüceltmiyoruz? </p><p>"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" söylemi neden içselleştirilemiyor? </p><p>Nekrofilik olmak yerine biyofilik olmak konusunda neden bir duyarlılık geliştirilemiyor?</p><p>Her koşulda "fikri hür, vicdanı hür" yaşayabilmek de vatanseverliğin en önemli göstergelerindendir. Çünkü vatan "çalışkan insanların omuzlarında yükseldiği gibi", "fikri hür ve vicdanı hür nesillerle" de bir millet olma kültürüyle ve bilinciyle de yükselir.</p><p>"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesi "yaşatmaya" odaklıdır; vatanın ve vatandaşların selameti ve geleceği için çok anlamlıdır. </p><p>"Savaşmaya hazır ol, eğer istersen sulhu salah" ilkesi de yaşamsal önemdedir. Vatanı savunacak her türlü güç hazır bulunacaktır ki, yurtta ve dünyada barış içinde yaşama olanağı da olsun.</p><p>***</p><p>Ama her durumda, "yaşama" ve "adaletle yaşatma" vatanseverliğin vazgeçilmez amacı olmalıdır.</p><p>"Senin için ben ağlarım, benim için kim ağlasın" durumu yok mu hep?</p><p>Hayat, adı üzerinde yaşamak ve canlı kalmak işi neden çok da önemsenmiyor ki bazı coğrafyalarda?</p><p>Hep "ağlamak" durumu, toplumlara saadet getirir mi, getirmiş midir?</p><p>Oktavio Paz, Yalnızlık Dolambacı'nda "ölüm"ün bazı coğrafyalarda şenlik vesilesi olduğunu yazıyordu. Meksika gibi toplumlarda hayat ve ölüm beraber anılırmış ve ölüme hüzün yüklenmezmiş...</p><p>***</p><p>Fuzuli;</p><p>"Zar gönlüm tende zindanı bela tutsağıdır/ </p><p>Rahm kıl devletli sultanım mürüvvet çağıdır" demiş sevgiliye.</p><p>Çile ve bela tutsağıyım "ten/beden zindanında" ama bir anlamda "ben buna alışığım fakat merhamet eyle cömertlik zamanıdır" da diyor.</p><p>Zorluklar ne kadar sarmalasa da yaşamları, toplumsal bir iyilikle sıkıntılar ve zorluklar aşılmalı değil midir?</p><p>Her birey, toplumsal bütünlük ve süreklilik için "önemli ve değerli" kılınmalı değil midir?</p><p>Özellikle bizim coğrafyamız "hakikati örtmek, saklamak" konusunda pek mahirdir. </p><p>Çile ve sıkıntıları, "saadet, ferahlık, zenginlik" gibi göstermede oldukça yetenekliyizdir.</p><p>***</p><p>Şair Nedim; </p><p>"Gülüm şöyle, gülüm böyle! demektir yare mutadım/</p><p>Severim canım seni ey gül! ki canana hitabımsın." demiş.</p><p>Biz millet olarak vatana böyle sevdalıyız. Fakat nedense, vatanı vatan yapanların; vatan coğrafyasının sakinlerinin huzur, barış, adalet, hukuk ve refah kavramlarıyla birlikte yaşaması üzerinde hiç düşünmeyiz! Hele son zamanlarda bütün toplumsal erdemlerin ve birikimlerin bireysel çıkarlarla yer değiştirdiği gibi bir kanaat da yaygınlaşıyor. Bir anlamda çoraklaşıyor bütün erdem coğrafyaları....</p><p>Aslında vatanı vatan yapan, üzerinde yaşayanların adaletle, huzurla ve hukukla "yaşatılma iradesi"dir. İşte o zaman "vatana" bir sevgili gibi seslenmek de anlamını bulabilir.</p><p>***</p><p>Ahmet Hikmet, buradan yola çıkarak Kurtuluş Savaşı sonrası için diyor ki;</p><p>"Türkiye yıpranmış, tozlu, ciltsiz; lâkin mühim, müfid (faydalı) bir kitaptır."</p><p>"Bu vatanda her şehide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştan başa bir kabristan olurdu..." Evet, çok öldük bu vatan için... Tarihimiz bir "var olma ve ayakta kalma mücadeleleri" tarihidir.</p><p>"Bu Türk tufanı, bu feyiz tufanı insanlık için rahmetti" diyor yazar. Evet, doğrudur öyle olduğumuz zamanlar çoktu tarihte. Birçok ırkın, dinin ve kültürün huzur içinde bir arada yaşayabildiği dönemlerimiz oldu.</p><p>Ancak, Cahit Sıtkı'nın dediği gibi "Zamanla nasıl değişiyor insan, hangi resmime baksam ben değilim" durumlarını da görmemezlik etmeyelim. </p><p>Toplum da, neredeyse her on yılda bir hangi resmine baksa "ben değilim" diyor. Hep gidenlerin, öncekilerin, eski zamanların özlemiyle geçiyor toplumsal zamanlar... </p><p>Bir anlamda yaşadığımız tarih de böyle akıp gidiyor...</p><p>Adalet duygusunun yitirildiği, yardımlaşma ve anlama erdemlerinin günlük kaygılara/beklentilere kurban edildiği dönemlerimiz de çok oldu.</p><p>"Bir zamanların mukallitleri (taklitçileri), sonra muhakkik (gerçeği arayan)" olurlar diyor Ahmet Hikmet. Ama gerçekten öyle mi oluyor?</p><p>Yoksa taklitçilik de "coğrafyanın kaderi" haline mi geliyor?</p><p>Gogol'un "Ölü Canlar" romanındaki Çiçikov gibi sahtekârlardan muhakkik de olmaz, mütefekkir (düşünür) de... Çiçikov'ların olmadığı bir dünyayı başarmak için insanlık tarihi büyük mücadelelerle doludur. Ancak, ne yazık ki bu mücadelede Çiçikovlar hiç eksik olmamıştır ve başarı da elde etmişlerdir. </p><p>***</p><p>" Lisanın (dilin, sözün) ömrü, insanın ömründen uzundur." </p><p>"Ebedi olmayan elem (acı), felaket değildir. Neşe, gözlerin çiçeğidir."</p><p>"Benim fikrimle mütefekkir (düşünen), benim emellerimle (amaçlarımla) emeldâr (yaşayan)" kimse olmasa da; ideallerinle yaşıyorsan "fikrinde muannit (kararlı), muhabbette muannit, muharebede (mücadelede) muannit olmaya devam etmek zorundasındır.</p><p>Vatan için, sevdiklerin için, kendi özge canın için çekmen gereken çilenin ilkeleridir bunlar.</p><p>Umutsuzluk, düşünce çilesi çekenlere haramdır!</p><p>(Ahmet Hikmet Müftüoğlu'na rahmetle ve saygıyla. Tırnak içi alıntıların ve şiirlerin tamamı Çağlayanlar kitabındandır...)</p>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-61958978612957977852020-08-03T12:06:00.002+03:002020-08-04T12:46:28.522+03:00DOSTLUK ÜZERİNEBu da Ağuştos için bir başlangıç yazısı olsun.<div>"Dostluk" diye bir kavram vardı. </div><div>Artık, sizlere ömür.</div><div>Mesele kişisel değil, genel olarak dostluk öldü. </div><div>Dostluk, yerini "çıkarlara ve beklentilere" bırakalı çok oldu.</div><div>Oysa ne muhteşem bir ölçüt vardı, insanlığın ve sözde-özde inananların bildiği:</div><div>"Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler vaz geçmem..."</div><div>Şimdi bırakın Güneş'i ve Ay'ı, bir takım menfaat kırıntıları dostlukları satmaya yetiyor.</div><div>Dost, bütün dünyayı verseler; bütün dünya karşısına dikilse dostundan vaz geçmeyendir.</div><div>Aksi, sadece sahteliktir.<div class="separator" style="clear: both; text-align: right;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfmTdNoLqFJsCqPWWRWxSqckprFP6KAsh83B-bbCG7kLY23_jQ-ATYX3OzsAhDIUzGSdkVjupuv-MmdTcjwVY85xbYVxu3HTQmKF8-a5KzuOHsYMj_IzdXm1ocHJHMVVBMEeQHzBJqI7Q/s600/paper-figures.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="368" data-original-width="600" height="235" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfmTdNoLqFJsCqPWWRWxSqckprFP6KAsh83B-bbCG7kLY23_jQ-ATYX3OzsAhDIUzGSdkVjupuv-MmdTcjwVY85xbYVxu3HTQmKF8-a5KzuOHsYMj_IzdXm1ocHJHMVVBMEeQHzBJqI7Q/w384-h235/paper-figures.jpg" width="384" /></a></div></div><div><br /></div><div>***</div><div>Dost, dünya karşısına dikilse dostundan endişe etmeyendir. </div><div>Mesela, "ben dostlarımı kalbimle değil ruhumla severim, çünkü o ölümsüzdür" diyen şair neyi anlatıyor?</div><div>Dostluklar ve kişisel ilişkiler "çıkarlara dayalı" uluslararası ilişkilere dönüştü.</div><div>Trajik bir komedi çağında en ucuz şey oldu.</div><div>Sevdiğim, dost bildiğim, güvendiğim hiçbir insan hakkında kanaatim değişmedi, değişmeyecek.</div><div>Çünkü, hayat dediğimiz bu garip yolculuk "kalıcı çözümü olan geçici bir durum..."</div><div>Sözde dostlar, dost görünenler, makam ve koltuk dostları konusunda da hiç yanılmadım.</div><div>Hiç yanıltmadılar, bu yüzden de mutluyum.</div><div>Yaşadıkça insanı ve insan yanımı daha iyi tanıdığım için ya da tanımaya çalıştığım için; yaşadığım her an sonsuz bir şükür duygusu içinde olmaya gayret ediyorum.</div><div>İnsan yaşamının her anı paha biçilmez değerdedir; ne yaşarsa yaşasın, nerede yaşarsa yaşasın... </div><div>Yeter ki aklını, vicdanını ve yolunu kaybetmesin...</div><div>Çünkü, ilahi ve sonsuz hakikat değişmez, değişmiyor:</div><div>"Ve insan aldandı..."</div><div>"İnsan zalim ve cahildir..."</div><div><br /></div><div>***</div><div>İnsanlar, çok kolay aldanıyor; çok kolay vaz geçiyor.</div><div>Ciğersiz, insan bile olamamış, ucuz menfaatlerinin peşinde insanlığın yüz karası olmuş ve olacak olanların algılarına teslim olana dost diyebilmek için, sanırım akıl, karakter, insanlık ve vicdan sahibi olmamak gerekiyor.</div><div>"Gerçek dost gölge gibidir; eğilsen de düşsen de seni bırakmaz..." demiş birileri. Ne kadar doğru!</div><div><br /></div><div>***</div><div>Birkaç "dostluk" sözü:</div><div>Dostluğu çıkarı kadar olanın, yokluğu büyük kazançtır.</div><div>Dostlar, karanlıkta parlayan yıldızlar gibidir; onları her zaman göremezsin. Fakat daima orada olduğunu bilirsin...</div><div>Dostlarımı azalttım, baktım düşmanlarım da azalmış...</div><div>Geride bıraktıkların mı var? Boş ver! Sana iyi gelen insanların geride ne işi var?</div><div>En vefakâr dostumuz gölgemizdir. Ama unutmayın ki, o da yoldaşlık etmek için güneşli havayı bekler.</div><div><br /></div><div>***</div><div>Son söz:</div><div>Büyük yalnıza dost olmak, dostlukların risksizi, güvenlisi ve kusursuzu...</div><div>İnsanların çoğu, yalnızca menfaatlerinin ve beklentilerinin dostu.</div><div>İdrak edebilmek ve yaşayabilmek dileğiyle güzel dostluklar diliyorum.</div><div>Hayat boyunca "insana rast gelesiniz" sevgili "dostlar..."</div><div><br /></div>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-66092160300023017272020-07-20T07:29:00.004+03:002020-07-20T07:32:42.771+03:00Çocuklar Büyüyünce<div>A. Saint Exupery'nin "Küçük Prens" isimli kitabı dünyaca bilinmektedir. </div><div>"Savaş Pilotu" isimli kitabı ise, pek az tanınmaktadır. Bu kitap, pilotluk da yapan yazarın savaş, çocuk, büyümek ve yaşamın anlamı üzerine kaleme aldığı düşüncelerinden oluşmaktadır. </div><div>Ben bu "yazı-yorumun" başlığını "Savaş Pilotu" yerine "Çocuklar Büyüyünce" olarak seçtim. </div><div>Çünkü, kitap ele aldığı konularla birlikte çocukların masumiyetini çok etkili biçimde anlatıyor. <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSGGMb27TTPaxdaSGkYMCw-ufykKWm9JSFTS0CwVw7xB_1AfpnH8M6LUVZ6EX7Kn90TJ7v-K4tl_hD7QcKZnPRYkkHC8aqK3QDbPzR65dx87o1dGjT1nAIzi5c3z3nkvVtzp3lZetBas8/s600/0001729973001-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="417" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSGGMb27TTPaxdaSGkYMCw-ufykKWm9JSFTS0CwVw7xB_1AfpnH8M6LUVZ6EX7Kn90TJ7v-K4tl_hD7QcKZnPRYkkHC8aqK3QDbPzR65dx87o1dGjT1nAIzi5c3z3nkvVtzp3lZetBas8/s320/0001729973001-1.jpg" /></a></div></div><div><br /></div><div>***</div><div>Çocukluk, gençlik, yaşlılık ve ölüm. Hayat başlar, ilerler ve biter. Ama çocukluğun o eşsiz masumiyeti hiçbir evrede görülmez.</div><div>İnsanın, heyecandan kalbi küt küt atarak bir eşiği aştığı gün var; bu eşiğin dibinde öğrencilik biter ve hayat başlar.</div><div>Yetişkin insanların yaşamını dolduran kaygı, tehlike ve acılar öğrencilik çağındakiler için çok geçerli değildir.</div><div>Çocuk, yaşlanmaktan korkmaz. Çocuktur o; oyununu oynar.</div><div>İnsanlar şu uçsuz bucaksız yer yüzünde pek az yer kaplıyor aslında.</div><div>Ah, o uçsuz bucaksız ülke; çocukluk...</div><div>***</div><div>İkinci Dünya Savaşı'nda 40-50 milyon arası insan yaşamını kaybetmiştir. Bu rakamın 60 milyon olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü, 100 milyondan fazla askerin savaşa katıldığını yazıyor bazı kaynaklar. </div><div>Exupery de savaşa katılanlardan ve yıkımı görenlerden:</div><div>"Savaş korkunçtur. Onu yaşadım ve 15 gün içinde 150 bin kişinin can verdiğini biliyorum.</div><div>Yaşam, her zaman planları bozar."</div><div><br /></div><div>***</div><div>Savaş, ölüm ve yıkım yıllarında insanın tutunacağı yegane dal: Sevgi!</div><div>Sevgi, genişlik duygusu verir insana.</div><div>Anılarım, biriktirdiğim şeyler, bütün sevgilerim elimde. </div><div>Bir ağacın kökleri gibi, toprağın derinliklerinde köklerim var. </div><div>Hep umutsuzca umut besledim.</div><div>Büyüdünüz mü, kendi başınıza bırakırlar sizi.</div><div>Büyükleri kimse korumaz çünkü.</div><div><br /></div><div>***</div><div>"Yaşamım her saniye bana yeniden bağışlanıyor" diye düşünmüşümdür hep. </div><div>Paylaşılan ekmeğin tadını hiçbir şey veremez. Ekmek, vatanımın evlerini ışıklandırıyor, hayat veriyor insanlarıma.</div><div>Kabul ettiğim tek zafer, tohumun yaşama gücündeki/inadındaki zaferdir.</div><div>Düşünen insan tohum demektir; bir gerçeği bulan başkalarına da gösterir.</div><div>Yalnız sevgi götürür insanı zafere.</div><div>Aklı fikri güneşte olan tohum, taşın toprağın kayanın arasından kendine bir yol bulur her zaman.</div><div><br /></div><div>Her şeyden önce varlığımızı yadırgamamak,her şeyini kabullenmek zorundayız.</div><div>Var olabilmek için her şeyden önce sorumluluk yüklenmek gerekir.</div><div>Herkes, herkesten sorumludur.</div><div>Her insan, bütün öbür insanların günahını omuzlarında taşır. <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnRzT0Y-QDsBqDEFOhyphenhyphenfKODIqsTZUpLTAGcsRhw_rDx4cBCiGJf_YK4RD28UluhdMQDEGZk34Sra-Tkkd2ElMb53B9YDjzji_4nlHClNYEPoTT9F2PZzD7fjPBZhrZkCHRINtAMSTTPcg/s600/0000000694359-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="406" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnRzT0Y-QDsBqDEFOhyphenhyphenfKODIqsTZUpLTAGcsRhw_rDx4cBCiGJf_YK4RD28UluhdMQDEGZk34Sra-Tkkd2ElMb53B9YDjzji_4nlHClNYEPoTT9F2PZzD7fjPBZhrZkCHRINtAMSTTPcg/s320/0000000694359-1.jpg" /></a></div></div><div><br /></div><div>Uygarlıktır, insanları yoğuran.</div><div>İnsanlar soysuzlaştıysa, yenildiysem yakınmaya hakkım var mı?</div><div>Ağaç, köklerine benzemeyen dallarla dışa vurur kendini.</div><div><br /></div><div>Yavaş yavaş unuttum kendi doğrularımı. İnsan'ın bütün insanları, taş'ın da bütün taşları özetlediğini sandım.</div><div>Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yoktur. Umutsuzluk, kendi benliğinde Tanrı'nın yadsınması demektir.</div><div>Umutlu olma ödevi: "Çok mu önemli sayıyorsun kendini? Kendini beğenmişlikten başka bir şey değil senin umutsuzluğun."</div><div>Kederli insan, herkesi kedere boğar.</div><div>Sözün kısası insanı (insanlığı) yitirdik.</div><div>İnsan ailesi için ölür; bir takım nesneler ya da duvarlar için değil.</div><div>Bir sevgi yaratabilmek için, ilkin kendinden bir şeyler vermek gerekiyor.</div><div>Bütün iddialarını kaybedenlere susmak düşer...</div><div>***</div><div>Yazarlık böyle bir şey: Savaş, acı, ölüm arasında yine vicdan, yine sevgi ve yine umut...</div><div><br /></div><div><br /></div>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-1730855611936060882020-06-26T10:53:00.000+03:002020-06-26T10:53:27.395+03:00Marie Antoinette<div>Dünyanın her yerindeki ve her dönemindeki insan hikâyeleri bir biçimde herkese dokunur. </div><div>Milyarlarca insanın ortak paydası, "insan olmak"tır çünkü...</div><div>İnsanlığın da, milyarlarca görüntüsü var.</div><div>***</div><div>"Hakikat, genelde görünmeyende/gösterilmeyende saklıdır" derler. </div><div>Ve hakikati görebilmek için;</div><div>- Belirli bir ölçüde akıl ve zekâya sahip olmak;</div><div>- İstekli olmak;</div><div>- Gönül gözüyle bakmak;</div><div>- Vicdan sahibi olmak;</div><div>- Zihinsel anlamda da sağlıklı olmak gibi bir takım gereklilikler vardır.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2VnYfQcHcevARBi92wjkSdtZd5jJKHJ0FHnDQPeqcEWlyktoRSleg7uePgVQSvzKa0zfu9ubtuCNj5NkLLzdVLURqW895kw04WScFebc7NNyO9og1oLesAhCLjIQAPkH13ZHm8jyt8j0/s1200/800px-MarieAntoinette_by_VigeeLeBrun.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2VnYfQcHcevARBi92wjkSdtZd5jJKHJ0FHnDQPeqcEWlyktoRSleg7uePgVQSvzKa0zfu9ubtuCNj5NkLLzdVLURqW895kw04WScFebc7NNyO9og1oLesAhCLjIQAPkH13ZHm8jyt8j0/s320/800px-MarieAntoinette_by_VigeeLeBrun.jpg" /></a></div></div><div>***</div><div>Masum ve cani, insanlık tarihinde kişilere, devirlere ve olaylara göre yer değiştirebilmiş; masumlar ve caniler olan değil, olması istenen rollere büründürülebilmiştir. Bu tarihin değişmez yazgısı ve trajedisidir. Elbette trajediler genelleştirilecek kadar çok olmasa da; azımsanacak kadar da az değildir.</div><div>Tarihi kahramanların çoğunun yaşamında, biraz okuma ve araştırmayla bunu görmek olanaklıdır.</div>Marie Antoinette de, tarihin en talihsiz kadınlarından biri. Hiç ilgisi olmadığı halde Fransız Devrimi'nin içine sürüklenen ve yaşamı elinden alınan Avusturyalı Fransa Kraliçesi'nin yaşamını Stefan ZweigDan okudum. Biraz da başka bilgi kaynaklarına baktım.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Marie_Antoinette" target="_blank"><font size="5">"Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler"</font></a> sözü kendisine mal edilse de böyle bir sözü söylediğine dair her hangi bir bilgi yoktur. <div>Tarihin ve talihin elinde oyuncak olmuş yaşamlar, tarihin ve talihin elinde hep var olagelmiştir; olmaya da devam edecektir kuşkusuz. </div><div>***</div><div>Stefan Zweig kitaba "Hakikat ile siyaset pek nadir olarak aynı çatı altında yaşar" diyerek giriş yapmış. Marie, siyasetle hiç ilgilenmediği halde siyasal olayların ve karmaşanın içine çekildi. Kraliçe Marie Antoinette öldürülmeden önce her türlü ahlaksızlığı yakıştırdılar; 1815'ten sonra ise "azize" ilan edildi. Çünkü, iktidar değişmişti. "Siyaset ile hakikatin aynı çatı altında barınamaması" bu olsa gerek. Mevsime göre iyiler ve kötüler hep yer değiştirir. Sanırım tarihin insanlığa ilenci de budur.</div><div>***</div><div>Marie Antoinette, ne iyi ne de kötü; yalnızca sıradan bir kadındı. Ama bir facianın baş aktörlerinden biri ilan edildi. Çünkü, kurban gerekiyordu.</div><div>İnsanın kendine göre bir alan bulamaması bir faciadır. Kaderin en iyi kırbacı felakettir. Nitekim, Marie Antoinette bu durumu idrak ettiğinde çok geç olmuştu:</div><div>"İnsan felaket içinde iken ne olduğunu daha iyi anlıyor. Tarih, fena bir akibete hazırladıklarına önceden haber vermiyor" diyordu ama artık çok geçti.</div><div>***</div><div><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Madam_du_Barry">Madam du Barry</a> örneğinde de olduğu gibi, 15. Louis döneminde "herkes liyakatine göre değil, dalkavukluk derecesine göre ünvan kazanıyor. Madam du Barry'nin celladına son sözleri, "Bir dakika daha" olmuştur. </div><div><br /></div><div>Bu dönem Rococo veya Lale devirleri gibidir. Antoinette'in aslında siyasetle ve yönetimle hiç ilgisi yoktur. En büyük zaafları eğlence, elbise ve elmaslardır. O yalnızca eğlenmek istiyordu.</div><div>Yanlış dostlar edindiği için yaklaşan felaketi göremedi. Annesi ve kardeşi mektuplar yazarak, "Eğer ıslah olmazsanız büyük felaket kaçınılmaz olur" diye uyarıyorlardı. </div><div><br /></div><div>Eski devirlerde düşmanları tepelemek için zehir ve bıçak kullanılıyordu. M. Antoinette devrinde ise kalem ve mürekkep zehir kadar öldürücü olabiliyordu. (Aslında hiç değişmiyor bu hakikat. Şimdi de sosyal medya araçları...)</div><div>"Felaket bir insanın ahlakını değiştirmez. Fakat uyuyan bazı yeteneklerinin uyanmasını sağlar ve gelişmesine yardımcı olur. Şeytani zekâsı olanlar genellikle sıradan insanlara bir korku hissi verirler. Karaya hücum eden dalgalar toprağı birden bire kaplamaz; daima, biraz geri çekildikten sonra daha şiddetli hücum eder" diyor Marie, onca felâketi yaşadıktan sonra... </div><div><br /></div><div>Oğlunu kendinden ayırdıklarında, bakıcılarına yazdığı mektup oldukça etkileyici bir psikanaliz örneğidir:</div><div>"Oğlumun sağlığı her zaman mükemmeldir. Yalnız sinirleri zayıftır. Küçükken, henüz beşiğinde uyurken en küçük gürültü onu rahatsız ederdi. Dişlerini sorunsuz çıkardı. Etrafında köpek görmediği için bu hayvanların havlaması onu rahatsız ediyor. Bu hali beni korkutmuyor. Eminim ki, büyüyünce geçecektir. Sağlıklı ve gürbüz çocukların hepsi gibi o da neşeli, gürültücü ve öfkelidir. Fakat sevmeyi ve sevilmeyi çok seven uyumlu bir çocuktur. Fevkalade onur sahibidir. Yeni tanıdığı insanlara iyi davranır. Yakından tanıdıklarına nazlanır ve hırslanır. Bir şeye söz verdiği zaman sözünü muhakkak tutar. Fakat boş boğazdır; her işittiğini ve gördüğünü tekrarlar. Biraz tatlılık ve biraz sertlikle muhakkak yola gelir. Yaşına göre pek güçlü bir karaktere sahiptir. "Affedersiniz" demekten nefret eder, özür dilemeyi sevmez. Çocuklarımın bana güveni vardır. Kusurları olduğu zaman onları anlayacağımı bilirler. Ben de öfkelendiğimi ve üzgün olduğumu hissettiririm. Gereksiz bir şey istemem onlardan..."</div><div><br /></div><div>Ve Marie Antoinette, olağanüstü bir dramın kahramanı olarak 38 yaşında giyotinde can verir. Bir kavganın en alakasız kurbanlarından biri olarak, kitlelerin aklını kaybedişinin sonucu olarak hayatından olur. Evet, kaos ve karmaşa kitlelerin aklını alır ve masumla cani ayırt edilemez hale gelir. Kendi iradesinin dışında bir trajedinin ortasına sürüklenir ve o trajedi tarafından yutulur. </div><div>Af dilemeden mertçe başını giyotine uzatan Antoinette, insanlığın "farklı anlatılan öykülerinin aksine" sıradan ve dürüst bir insan olarak yaşamıştır. 1793 yılı Avusturyalı Fransız Kraliçesi'nin dünyaya veda yılıdır.</div><div><br /></div><div>Sonuçta insan, daha çok trajedilerden öğreniyor. Öğrenmek isteyen insan, elbette... Önyargı duvarlarını aşıp, insanlığın hikâyelerini öğrenmek için okumak gerek. Çünkü, insan her yerde insan. Etiketler, <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ-irzQjY20gPubFXX7srzk406_b7DK2YyFcHOXp_hCX3antLgJmewHRTYAC-qZN6CKHQ8k4r9w5QyUlNl3BhN8UoKPz_24Kexz3QfEmjyuq9loj-GxfjQ3AiPIEc8zHazDXDtjohmTBw/s460/9735306117170.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="460" data-original-width="460" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ-irzQjY20gPubFXX7srzk406_b7DK2YyFcHOXp_hCX3antLgJmewHRTYAC-qZN6CKHQ8k4r9w5QyUlNl3BhN8UoKPz_24Kexz3QfEmjyuq9loj-GxfjQ3AiPIEc8zHazDXDtjohmTBw/s320/9735306117170.jpg" /></a></div>isimlendirmeler, kimlikler önemsiz hale geliyor trajediler karşısında. </div><div>Fransız Devrimi'ni (1789) yapanlar da, ortamın ve kaosun kurbanı olmuş; giyotine gönderdikleri gibi kendileri de giyotinin kurbanı olmuşlardır. </div><div>İnsanlık tarihinin zavallılığı açıkça bütün dönemleriyle ardımızda duruyor. Ama bu zavallılık, sefalet, haksızlık, toplumsal linçler hiç bitmiyor.</div><div>İyiyi, gerçeği, adaleti, barışı ve özgürlüğü arayış hiç bitmiyor.</div><div>Ama karşısındaki kötülük de hiç bitmiyor.</div><div>İnsan böyle yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak...</div><div>Yeryüzü, her gün kötülüklerle ve iyiliklerle yeniden kuruluyor ve yeniden yıkılıyor...</div><div>Yaşam böyle kodlanmış...</div><div>Yazgı!...</div><div><br /></div><div><br /></div>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-45075633394409670942020-05-30T22:51:00.002+03:002020-06-01T11:33:16.505+03:00Semerkant: Nizamülmülk ve Selçuklu Sultanları<div style="text-align: justify;">
Kent doğar, büyür, ihtişamlı zamanlar yaşar; gün gelir ölür ve nekropolise dönüşür. İnsanın yazgısı ile kentin yazgısı birlikte yürür. Saltanatlar, ordular, bilginler, sanatçılar, buluşlar, alt üst oluşlar, doğumlar, ölümler, kuruluşlar, yıkılışlar, krallar, imparatorlar, fetihler, monarşiler, cumhuriyetler, demokrasiler, aşklar, acılar... 'Birey'e, 'toplum'a ve 'devlet'e dair ne varsa, hepsi kenttedir, kentledir ve kentlilerledir. Her kent, bir doğum ve ölümdür; sevgidir, nefrettir; kavuşmadır, ayrılıktır; kuruluştur, yıkılıştır...<br />
<b><span style="font-size: large;"><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Semerkant" target="_blank">Semerkant,</a></span></b> bir dönemin Buhara, Horasan ve Taşkent'i gibi hem İslam coğrafyasını hem de dünyayı ışıklandıran sembol Türk kentlerinden birisiydi. Romanlara konu olan, efsaneleriyle tarih olan bir kentti Semerkant. İhtişamlı zamanlarından yalnızca bir kaç asaletli iz barındıran ve şimdilerde adını sanını çoğunun bilmediği bir kent, okuduğunuz bir romanla kendisine aşık edecek kadar gizemli ve muhteşem bir geçmişle karşımıza çıkabiliyor. Ben de (ne yazık ki), ününü çok eski zamanlarımdan bilsem de, Semerkant'la böyle karşılaştım. </div>
<div style="text-align: justify;">
Kentler üzerine yazılmış çok sayıda romana rastlayabilirsiniz. Ama Amin Maalouf gibi bir kalemden Semerkant'ı okumak demek, tarihi bütün boyutlarıyla yaşamak ve o dönemin aktörleriyle özdeşleşmek, konuşmak, tarihle akmak demek... Nizamülmülk gibi bir efsane devlet adamı; Anadolu'yu yurt yapan Sultan Alparslan; Tuğrul ve Çağrı Beylerin bilinmeyenleri; Sultan Melikşah'ın devlet adamlığı ve nihayet <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96mer_Hayyam" target="_blank">Ömer Hayyam</a> gibi bir dehanın dolaştığı coğrafyalar ve talihsizlikler... Selçukluların bir zamanlar yurt edindiği Tebriz ve Isfahan'ın büyüleyiciliği geçmişten bugüne uzanıyor.<br />
<br />
Amin Maalouf, </div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_J0mzSYKR1CpZL6aib6zeNPYLHG7mobO-QkgDeVtdB3P_sKLE6BzaiM0SdhZTvV7vZb1M0IXIetQQ7FfycMwEEjU9uae8gVcRx3vEL9yA3aoD25Uq4rWOk1WWKUhO0liQO34C2JxdPwg/s1600/Semerkant_Maalouf.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; display: inline !important; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="314" data-original-width="200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_J0mzSYKR1CpZL6aib6zeNPYLHG7mobO-QkgDeVtdB3P_sKLE6BzaiM0SdhZTvV7vZb1M0IXIetQQ7FfycMwEEjU9uae8gVcRx3vEL9yA3aoD25Uq4rWOk1WWKUhO0liQO34C2JxdPwg/s400/Semerkant_Maalouf.jpg" width="253" /></a>Sultan Alparslan döneminden başlayarak Orta Asya şehirlerini, hükümdarlarını, saray entrikalarını, zaferleri, yenilgileri ve elbette tarihi ihanetleri çok güzel anlatıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Roman'daki bazı kısımlardan kesitler ve yorumlar:<br />
Cengiz Han, Doğu'nun başına çöken en yıkıcı afetti. Pekin, Buhara, Semerkant gibi şehirleri yeryüzünden kazıdı. Semerkant gibi bir bilim, kültür ve irfan yurdu da Cengiz eliyle yeryüzünden neredeyse silinmişti. Kısa sürede bütün coğrafyaları ezip geçen Cengiz Han, Türk, İslam ve Çin kültürünün ürettiği evrensel bilginin büyük kısmını yok etti. Kaleleri yıkmakla, insanları öldürmekle yetinmedi; yüzlerce yılın birikimi eserleri ve kütüphaneleri de yaktı, yıktı.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O Semerkant ki;</div>
<div style="text-align: justify;">
"Ve şimdi gezdir gözlerini Semerkant'ın üzerinde! Değil mi ki o yeryüzünün ecesidir. Alıp tüm diğer kentlerin yazgı iplerini eline, çıkmamış mı hepsinin üstüne gururla?" Edgar Allan Poe (1809-1849).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne güzel bir kent tanımı:</div>
<div style="text-align: justify;">
Semerkant, Dünyanın ezelden beri Güneşe çevirdiği en güzel yüz.<br />
<br />
Kentlere özgü övgülerin en güzellerinden birisi de İstanbul için yapılmamış mıydı?<br />
<span style="background-color: white;"><br /></span>
<span style="background-color: white;"><i><b>"<span style="color: #14171a; font-family: system-ui, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Ubuntu, "Helvetica Neue", sans-serif; font-size: 15px; text-align: start; white-space: pre-wrap;">Bu şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü bahâdır</span></b></i></span><br />
<span style="background-color: white; color: #14171a; font-family: system-ui, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Ubuntu, "Helvetica Neue", sans-serif; font-size: 15px; text-align: start; white-space: pre-wrap;"><i><b>Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır."</b></i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; color: #14171a; font-family: system-ui, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Ubuntu, "Helvetica Neue", sans-serif; font-size: 15px; text-align: start; white-space: pre-wrap;"><i><b><br /></b></i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white; color: #14171a; font-family: system-ui, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Ubuntu, "Helvetica Neue", sans-serif; font-size: 15px; text-align: start; white-space: pre-wrap;">Şair Nedim, İstanbul'u paha biçilemez değerde görmekte ve bir taşına Acem mülkünü feda etmekteydi. </span><span style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; font-family: system-ui, -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Ubuntu, "Helvetica Neue", sans-serif; font-size: 15px; text-align: start; white-space: pre-wrap;">
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanların o zamanki, bu zamanki ve gelecekteki koyu cehaletleri ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi:</div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-size: large;">"Hiç, bildikleri hiç, bilmek istedikleri hiç..."</span></b> Ömer Hayyam<br />
İnsanların kör cehaletle, önyargıyla, bilgisizlikle yaşaması günümüze özgü değil, bütün çağların en devasız derdidir. Bilmez; bilmediğini de bilmez. Cehaletin en kötüsü...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Gözlerini, kulaklarını ve dilini korumak istiyorsan; gözlerin, kulakların ve bir dilin olduğunu unut!" Semerkant Kadısı Ebu Tahir. "Görme, duyma ve konuşma" öğüdü sanırım koltuğunu, menfaatini korumanın ve hayatta kalmanın bir yolu olarak önerilmiş... Makyavelizmin farklı bir versiyonu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Mekke, Semerkant, Şam ve Palermo: Dört kent. İsyan yıldızı altında doğmuşlardır. Hz. Muhammed Mekkelilerin kibrini kılıç zoruyla yendi." İnsanların olduğu kadar, kentlerin kibirleri de var muhakkak. Kentlerimiz, memleketlerimiz, toplumlarımız bazen 'putlaştırılır." Sanki, Güneş sistemleri, aylar, yıldızlar ve bütün evren bizim, ailemizin, köyümüzün, kentimizin, toplumumuzun var olması için var edilmişler gibi ezeli bir yanılgıyla yaşarız. Oysa, insanlar her yerde insandır. İnsanı, kenti, toplumu yücelten yalnızca "insanlığa kazandırdıkları", bütün insanlığın kabul ettiği evrensel değerlerdir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Değildir yoksul, azla yetinmeyi bilen..." Ö. Hayyam</div>
<div style="text-align: justify;">
İbni Sina'dan sonra tıp, astroloji, matematik, fizik ve kelâmda dönemin en iyisi Hayyam.</div>
<div style="text-align: justify;">
Tuğrul ve Çağrı Beyler'in birisi "öfke"yi, diğeri "itidal"i temsil ediyor. Bir savaş sonrasında Nişabur'da Tuğrul Bey kendisini öldüreceğini söyleyerek Çağrı Bey'i zulümden vazgeçirmiştir. <span style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ölümsüz olduğunu zannedenlere, "ölümlü" olduğunu bilen birinin "adaleti" canı pahasına öğütlemesi paha biçilemez bir erdemdir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çağrı Bey'in oğlu Sultan Alparslan, Alparslan'ın oğlu Melikşah. Selçuklu tarihine damga vuran bu sultanlar kısa zamanda büyük fetihler yapmışlardır. Abbasi halifeleriyle anlaşarak geçici de olsa, bir barış dönemi yaşanmasını sağlamışlardır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://www.biyografya.com/biyografi/13956" target="_blank"><br /></a>
<a href="https://www.biyografya.com/biyografi/13956" target="_blank">S</a>ultan Alparslan, çok kısa bir zamanda <a href="https://www.youtube.com/watch?v=3zJEz81yfaA" target="_blank">Kars'taki Ani kentini </a>(1064) fethetmiş, ardından Diyarbakır'a geçmiş ve tarihi değiştiren zaferlerden birisini <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Malazgirt_Meydan_Muharebesi" target="_blank">Malazgirt'te </a>(1071) kazanmıştır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://www.biyografya.com/biyografi/13956" target="_blank">Sultan Alparslan'ın </a>sonu ve ölmeden önceki sözleri oldukça trajik:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">"Daha dün bir tepenin üstünden birliklerimi teftiş ediyordum. Onların adımlarının altında yerin sarsıldığını hissettim ve kendi kendime 'Şu Cihanın hâkimiyim! Benimle kim boy ölçüşebilir?" dedim. Allah bu kibrime karşı insanların en sefilini, yenilmiş, esir düşmüş bir adamı, bir idam mahkûmunu saldı üzerime; o benden daha güçlü çıktı, vurdu devirdi beni tahtımdan, aldı canımı." </span></i><br />
Ve 43 yaşında iken, tutsak aldığı kale komutanı tarafından öldürüldü.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Ecel çıkıverir pusudan;, benim, ben diye!." Ö. Hayyam</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır." Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah'ın büyük veziri Nizamülmülk.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nizamülmülk, başkalarına istediği hareketleri yaptıran kuklacı gibiydi. Suskunlukları dillere destandı. Devlet adamı yetiştirmek için okullar açtı, sultanların her zaman en iyi idarecisi oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Melikşah'ın otağı ve başkenti Isfahan. </div>
<div style="text-align: justify;">
"Isfahan, nısf-ı cihan." Cihan'ın (dünyanın) yarısı demek, Isfahan demek. O dönem 60 kervansarayı , 200 sarrafı ve kapalı çarşılarıyla dünyayı büyüleyen bir kent Isfahan. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dönemin bilgini ve seyyahı Ömer Hayyam'ın romanda geçen bazı şiirleri ve sözleri:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Geçip gidiyor o asude gençlik çağı/ </div>
<div style="text-align: justify;">
Ömrümün ağızda bıraktığı tat da acı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Iztıraptan belin büküldüğünde/ </div>
<div style="text-align: justify;">
Dünyanın üstüne ebedi bir gece çöksün istediğinde/ </div>
<div style="text-align: justify;">
Yağmurun ardından ışıldayan yeşilliği düşün/<br />
Düşün bir çocuğun uykudan uyanışını.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne bilginler geldi, neler buldular!</div>
<div style="text-align: justify;">
Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar...</div>
<div style="text-align: justify;">
Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?</div>
<div style="text-align: justify;">
Birer masal söyleyip uykuya daldılar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuna çıkıyoruz birer ikişer;</div>
<div style="text-align: justify;">
Bitti mi oyun, mezardayız hepimiz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yaşam soluğumuzun kaynağını soruyorsun;</div>
<div style="text-align: justify;">
Çok uzun bir hikâyeyi özetlemek gerekirse;</div>
<div style="text-align: justify;">
Derim ki, çıkmış ummanın derinliklerinden,</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra umman yutuvermiş onu yeniden. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cennet de sende, Cehennem de.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hiçbir sultan benim kadar mutlu, hiçbir dilenci benim kadar mutsuz değildir."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir dönemi ve aktörlerini tanımak için "iyi romanlar" da oldukça iyi kaynaklardır; okumayı sevenler için. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo08f8TtTpTE3-ECDdF3ywkG7Vad28BPseDEc63vG3jUeBNAIGIwzUT_my8mkQczFiC58hjPKfv5j3KKcCEceOyqeid5QQOPn7AjJFY4uXsmAoKtKZiPtaCuh4cMltQhWcI563MWHhToY/s1600/5c012a6aae784916d4aa10fe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="400" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo08f8TtTpTE3-ECDdF3ywkG7Vad28BPseDEc63vG3jUeBNAIGIwzUT_my8mkQczFiC58hjPKfv5j3KKcCEceOyqeid5QQOPn7AjJFY4uXsmAoKtKZiPtaCuh4cMltQhWcI563MWHhToY/s640/5c012a6aae784916d4aa10fe.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-1070079227776233822020-03-11T11:23:00.000+03:002020-03-15T09:41:59.649+03:00SOKRATES'İN SAVUNMASI<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><i>Ünlü filozof Epiktetos bir köledir. Sahibi sürekli işkence yapar. Bir gün Epiktetos'un bacağını bir mengeneye sıkıştırır. Epiktetos der ki, "Daha fazla sıkarsan kırılacak". Sahibi sıkmaya devam eder ve bacak kırılır. Epiktetos sakin bir şekilde "Sana kırılacak demiştim ,bak kırıldı" der. Kötülükler karşısında iki seçenek vardır: Ya Epiktetos gibi bilgelikle ve kadercilikle karşılamak, ya da "göze göz dişe diş kuralı"nı uygulamak ki, ikinci seçenek hukuk'tur. "Sokrates'in Savunması'nda" da görüleceği üzere, Sokrates de, Epiktetos'un yolunu benimsemiştir. Hangi yolun "son tahlilde" daha doğru olduğuna nasıl karar vereceğiz?</i></span><br />
<span style="font-size: medium;"><i><br /></i></span>
<span style="font-size: medium;"><i>Bu giriş'ten sonra Sokrates'in savunmasına geçebiliriz:</i></span><br />
<span style="font-size: medium;"><i><br /></i></span>
<span style="font-size: medium;">İyi insanlar ölmez! Peygamberler, filozoflar, şairler, büyük mazlumlar, büyük fatihler... Kötü insanlar da ölmez. Tarihe bakınız, hepsi yaşıyor. İyiler insanlığın onur sayfasında, kötüler de insanlığın rezillik sayfasında... Terazi, vicdandır!</span><br />
<span style="font-size: medium;">En zayıf yanımız isimlere, aidiyetlere, sembollere, farklılıklara karşı aşırı ön yargılı olmamız. Kendi aidiyet zindanlarımızda veya daracık zihinsel hücrelerimizde genellikle önyargılarla yaşarız. Mesela, sözkonusu olacak olan "Sokrates" mi, hemen zihinsel ve duygusal olarak duvar öreriz ve hiç ilgilenmeyiz, ötekileştiririz. Biraz yakından bakabilsek, <i>her insanın hikâyesinde kendi hikâyemizden bir parça buluruz oysa. T</i>arihin her döneminde, her yerde ve her kültürde, insan hep aynı insan. Yaşadıkları hep aynı. Coğrafyası, kimliği fark etmiyor. Aidiyetler, renkler, ırklar, kültürler değişiyor ama yaşananlar hep aynı. Dünyanın her coğrafyasından öğrenilebilecek çok şey var. </span><br />
<span style="font-size: medium;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: x-small;">Evet, bu yazıda konu Sokrates ve Sokrates'in ölüm anı. Bu anları en iyi anlatan bölüm, Platon'un "Devlet" isimli kitabının çevirisinin önsözü. Sabahattin Eyüboğlu tarafından 1940'lı yıllarda yapılan çeviri en iyisi.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: x-small;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOYjYuQLTF9PYsB_sBmyOx5EYUTRR1IE1U_Lzer6ynkWEJxNU0EphKmq_mlfuOP5ss-LR5oh85FiMG9OR2_ClQ4x_inIqbATgY8l0Ivo601qur_L-bAZ0kPq_hyphenhyphenAHdZGafedEjXBpxmog/s1600/sokratesin-savunmasi-144924-690495-14-O.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="527" data-original-width="320" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOYjYuQLTF9PYsB_sBmyOx5EYUTRR1IE1U_Lzer6ynkWEJxNU0EphKmq_mlfuOP5ss-LR5oh85FiMG9OR2_ClQ4x_inIqbATgY8l0Ivo601qur_L-bAZ0kPq_hyphenhyphenAHdZGafedEjXBpxmog/s320/sokratesin-savunmasi-144924-690495-14-O.jpg" width="194" /></a></span></div>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span>
<span style="font-size: medium;">Milattan önce 399'da 71 yaşında ölüm cezasına çarptırılıyor Sokrates. Güle oynaya ölüme gidiyor. Dostları ve yakınları üzülürken o gülüyor. Çünkü, yaşamın ölüm ve sonrasıyla bir bütün olduğuna inanmış. Mevlana'nın Şeb-i Arus diye nitelediği ölümü bir anlamda Sokrates de öyle yorumluyor ve gidiyor. Güle oynaya, </span>dünyayı kötülere bırakarak "bir başka yaşama gidiyorum" diyerek ayrılıyor kötülerin dünyasından, </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">Her iyi insanın başına gelebildiği gibi, Sokrates de çekemeyenleri tarafından iftiraya uğruyor ve 500 kişilik Atina Meclisi'nde yargılanıyor. Sözde yargıçlar iftiracıların yanında. 220 karşı oya rağmen 280 kişinin onayı ile "baldıran zehiri içmek suretiyle idamına" hükmediliyor. O dönemin "demokratik yargısı" da iftiracıların beklentisini karşılıyor. Sokrates'in savunması bütün çağlara ışık tutabilecek nitelikte. Savunmadan bazı alıntılar özetle şöyle:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">- <i>Atinalılar, beni suçlayanların (iftira atanların) sözleri o kadar yalan ve aldatıcı ki, <b>kendi hesabıma onları dinlerken beni öyle bir anlattılar ki, az kalsın kim olduğumu unutuyordum, kendimi tanıyamadım. Fakat onlar doğru tek kelime bile söylememişlerdir. Ama ben hep gerçeği söyledim ve şimdi de söyleyeceğim.</b></i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">- Bu yalanları uydurabilmek için, doğrusunu söylemek gerekirse insan çok utanmaz olmalıdır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">-<b> <i>Kötülükleri ve fenalıkları yüzünden önce kendilerini bile inandırmaya çalışan ve sizleri bütün suçlamalara inandıran insanlar, uğraşılması en zor olanlardır. </i></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: medium;">- "Sen de herkes gibi olsaydın bu dedikodu ve suçlamalar olmazdı" diyenler var. Fakat bu benim karakterime aykırı.</span><br />
<span style="font-size: medium;">-<b> </b><i><b>Benim suçum bazı alanlarda fazla bilgi sahibi olmak, insanları kandıranları, topluma kötülük yapanları uyarmak.</b> (Doğal olarak düşmanlıklarını kazanmak...)</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- Asıl bilen Tanrı'dır. Ben yalnızca yaşamın her alanıyla ilgili birşeyler öğrenmeye çalışan meraklı bir insanım. </span><br />
<span style="font-size: medium;">- <i><b>Bana iftira atan yalancılardan Meletos şairlerin, Anytos politikacıların, Lykon da hatiplerin garezine tercüman olmuştur (onlar adına iftiracı olmuşlar ve bu rezil davranışı sergilemişlerdir.) Ben açık sözlü ve içten olduğum için benden nefret ettiler.</b></i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- Bana karşı kin, düşmanlık ve çekememezlik... İftira ve düşmanlığın nedenleri bunlardır.</span><br />
<span style="font-size: medium;"><i>- <b>Hakikaten değerli olan bir kimse "yaşayacak mıyım, yoksa ölecek miyim" diye düşünmemelidir.</b> (Bu kaygıyı yaşamın bilincine ulaşanlar taşımazlar.) İçinde "dürüstlük ateşi" olan kişi ölüm veya yaşam konusunda kaygılanmaz. Kaygılanması gereken, bir şeyi yaparken doğru mu eğri mi, iyi bir insan olarak mı kötü bir insan olarak mı yapıp yapmadığıdır. Truva'da "Hektor'dan sonra kaderin seni bekliyor" dediler Aşil'e. Yani, "öleceksin dediler. O da, "onursuzca yaşamayı seçemem. Bundan sonra hemen ölebilirim. Düşmanlarımdan intikamımı alırken onurluca ölmeyi tercih ederim" dedi.</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- İnsanların en büyük korkusu olan ölümün hakikatte büyük bir iyilik olmadığını kim bilebilir? İnsanlar en büyük kötülük olarak gördükleri şeyin en büyük iyilik olup olmadığını bilemezler.</span><br />
<span style="font-size: medium;">-<i> <b>Ömrüm oldukça düşünce (felsefe) ile uğraşıp, bunu her önüme gelene de anlatacağım, ancak Tanrı'ya baş eğerim.</b> <b>Ben sadece iyi insanlara kötülük yapmanın kötü ve onursuzca bir davranış olduğuna inanırım.</b></i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- Ben vücudunuza, servetinize değil ruh terbiyenize önem vermenizi istiyorum.</span><br />
<span style="font-size: medium;"><i>- <b>Ölmem lazım gelirse bin kere ölmeye razıyım. Yolumu asla değiştirmeyeceğim. Ben her zaman size şunları söylemeye devam edeceğim: "En büyük parayı, en büyük onuru, en büyük şanı kazanmak için sınırsız bir endişeyle davranıyorsunuz. Ama ruhunuzun gelişimi ve bilinç sahibi olma konusunda bir çaba göstermemekten utanmıyorsunuz. Para erdem getirmez. Ama erdem her türlü iyiliğe ulaştırır."</b></i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- Benim gibi bir adamı öldürmekle beni değil, kendinizi öldürmüş olacaksınız. Çünkü, adaletten sapacak ve haksızlık yapacaksınız. Böylece kötü ve rezil Meletos gibileri ödüllendireceksiniz.</span><br />
<span style="font-size: medium;"><i>İnsana, yurttaşa özgü erdemleri öğreten biriydim. Bana sürülmeye çalışılan lekelerin neden kaynaklandığını anlatayım.</i><b> </b></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <b>Ben Atinalıları yanlışlarından dolayı dürtükleyen bir at sineğiyim. Yanlış yaptıklarında onları hep rahatsız ettim.</b></span><br />
<span style="font-size: medium;"><i>- Dostum Homeros'un dediği gibi "Tahtadan veya taştan yapılmış değilim. Nihayetinde ben de bir insanım. İnsan ana babadan dünyaya geldim ve bir ailem var."</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <b>Şuna inanmalısınız ki sayın yargıçlarım, mühim olan ölümden veya cezadan kurtulmak değil, haksızlıktan sakınmaktır. Çünkü, haksızlık ölümden daha hızlı koşar, toplumu zehirler, toplumu öldürür. Bana haksızlık edenler, kötülük yapanlar ömür boyu vicdanlarında kötülük ve haksızlık cezasıyla yaşayacaklar. </b></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <i>Ölümün kötülük sayılması yanılgıya düşmektir. Ölen kimse ya hiçliğe, yokluğa eriyor, hiçbir şey bilmez oluyor ya da denildiği gibi ölüm bir değişmedir; bulunduğumuz yerden ruhun bir başka yere göçmesidir. Ölüm her duygunun kısılması, sönmesiyse; deliksiz bir uykuya benziyorsa, ne eşsiz bir kazançtır ölmek.</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <b>Öte yandan ölüm bizi buradan başka bir yere götürecek geçit ise, orada bütün insanlar toplanıyorsa, bundan daha büyük iyilik olur mu sayın yargıçlar?</b></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <i>İyi bir insana yaşamı süresince de, öldükten sonra da hiçbir kötülük gelmez. Kötülük sanılanlar iyiliğe döner, Tanrı korur onu.</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- Ayrılmak zamanı geldi artık, yolumuza gidelim: Ben ölmeye, sizler de yaşamaya. <b>Hangisi daha iyi? </b>Tanrı'dan başka kimse bilmez bunu!</span><br />
<span style="font-size: medium;"><i>- Izdırapsız bir yaşam, yaşanmaya değmez.</i></span><br />
<span style="font-size: medium;">- <b><i>Ruh efendi, beden köledir. Ruh ölümsüz, beden ölümlüdür. Tanrı'nın ve ruhun bilincine varanlar ölçülü ve korkusuzdurlar.</i></b></span><br />
<br />
<span style="font-size: medium;">***</span>
<span style="font-size: medium;">Ölüm cezası verildikten sonra Sokrates:</span><br />
<span style="font-size: medium;"><br /></span>
<span style="font-size: medium;">"Doğruyu söyleyen ve yaşayan öbür dünyada ölümsüz olacak. O halde ey dostlarım eğer beni öldürürlerse sakın üzülmeyin. Kimseye borcum yok. Dostum .... bir horoz borcum var. Benim adıma onu öderseniz bu dünyadan borçsuz giderim. </span><br />
<span style="font-size: medium;">Müsaade edin yan odada yıkanıp temizleneyim." </span><br />
<span style="font-size: medium;">Ve sonra baldıran zehrini kendi içti. Odada biraz dolaştı. Dostlarına gülümsedi. Zehir etkisini göstermeye başlayınca yavaşça uzandı ve hayata veda etti. </span><br />
<span style="font-size: medium;"><br /></span><span style="font-size: medium;">Sokrates adaleti, iyiliği, bilinçli olmayı, kamu yararını savunduğu için sonsuza kadar iyi anılacak bir isim olarak tarihe geçti. Ya ona iftira atma ve haksızlık yapma rezilliğini ve sefilliğini gösterenler? </span><br />
<span style="font-size: medium;">Onlar da sonsuza kadar lanetle, tiksintiyle, nefretle anılacaklar, anılıyorlar. </span><br />
<span style="font-size: medium;">Hayat hep böyledir ve böyle devam edecek...</span><br />
<span style="font-size: medium;">Yaşamın kuralları, kodları ve aktörleri hiç değişmiyor. Uygarlık hikâyesi ne kadar değişse de...</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF_SPi1DTmIE1yhSNWk4kYn0yFW-djw8Ul3ehl8rOhKCKsc1LFYQgvO-4DE_TCQgmeTRcf01TRwbiETMz1DIwcvKDynk9yc-0-219VeLdNkNjf1vakh2RM1qgzsTOugP92ioDwNHDhPY0/s1600/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="240" data-original-width="333" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF_SPi1DTmIE1yhSNWk4kYn0yFW-djw8Ul3ehl8rOhKCKsc1LFYQgvO-4DE_TCQgmeTRcf01TRwbiETMz1DIwcvKDynk9yc-0-219VeLdNkNjf1vakh2RM1qgzsTOugP92ioDwNHDhPY0/s400/unnamed.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-34838244132790055552019-11-04T21:21:00.002+03:002019-11-17T20:44:56.251+03:00Yalnızlık ve Yaşamın Yanılgılarına Dair<div style="text-align: justify;">
<b><i><span style="font-size: xx-small;">(</span><span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Yalnızlık, alınyazısının insanı kendi kendisine ulaştırmak için başvurduğu bir yoldur. Herman Hesse)</span></i></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsan, sosyal bir varlıktır ve insanın yalnız olamayacağı herkes tarafından kabul edilmiştir. "Herkes" kim? Kendisine verilen yaşam armağanını olması gerektiği gibi "rutinleriyle ve bir anlamda sıradanlıklar toplamıyla" tamamlayabilenler sanırım "herkes" sınıflandırmasının içine girer. Bu "herkes" doğar, büyür, sonunda yaşlanır ve ölür. İz bırakamadan, hafızalarda uzun süre yer etmeyecek bir biçimde çeker giderler bu dünyadan. Bu belki de dünyaya gelenlerin en büyük başarısıdır. Normal bir hayat yaşayıp ölmek... Ancak, insana dair gerçeklikler de değişiyor artık. İnsanın sosyalliği de yalnızlığa doğru evriliyor. Bir tam anlamıyla yalnız olanlar, bir de kalabalıkların ve toplumsal olanın içinde yalnız olanlar var. Yalnızlığın olağanlığı, sıradanların kalabalıklığı ve belirleyiciliği eşyanın tabiatı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Düşünenler var bir de, kalabalıklar içinde yalnız... "Herkes" gibi yaşamayı başaramayanlar, herkesin ve her şeyin ötesine geçebilenler. Olayları, insanları ve yaşama dair her şeyi farklı algılayan, gören ve yorumlayanlar. Tarih boyunca bu tür insanlar hep var olmuştur. Filozoflar, bilgeler, ermişler, ozanlar vs.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kategorideki insanlar "herkesin" göremediğini gören ve gördükleriyle de bir yaşam ve dünya tasarımı oluşturan ve böyle olduğu için de genellikle yalnızlaşan insanlardır. Kalabalıkların ve sıradanlıkların dışındadır bunlar. J. J. Rousseau'yu çoğumuz biliriz. Yaşamının sonuna doğru aradığı huzuru yalnızlıkta bulan ve yaşadıklarını <b><i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">"Yalnız Gezenin Düşleri" </span></i></b>diye kitaplaştıran Rousseau, aslında düşünebilenlerin ve yalnızların kaderinin tercümanı olmuştur. "Düşünmek" çünkü dünyanın ağır işidir ve her bünyenin terazisine uygun değildir.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/yalniz-gezenin-dusleri/68732.html" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" data-original-height="310" data-original-width="162" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe5U0imbDx1hkSy8yyEa_29vo9ApJij6f0NsIj3ZLPpoXRtyeStCMB7JQqu01ZN4fijaMfX99W3p1WARr68JzHXdDuSYgz6_IB_U-wTM0dJ44xvp2Y6XO1r6ZQt8lBM37zxRKhAxFY0sg/s1600/Yalniz-Gezenin-Dusleri_22995_1414187759.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Rousseau'nun yalnızlık, yaşam, ölüm, insanlar, eleştiri, umut gibi konuları nasıl yorumladığına bakalım:</div>
<div style="text-align: justify;">
- "Eleştiri" söz konusu olduğunda akıl çıkar ortaya. Demek ki, eleştirebilenler akıl denen mekanizmayı kullanabilenlerdir. Siyasi düşünceler tarihinde çok önemli bir yeri olan "Toplum Sözleşmesi"ni 1762'de yazmış ve ömrünün sonuna doğru bildiğimiz görüşlerinin çok dışında şaşırtıcı belirlemeleri olmuştur. Şu cümleleri için kitaplar yazılabilir: "İlerleme ve bilimsel gelişme insanın mutluluğuna katkı yapmamış, eşitsizliği artırmıştır. Uygar insan özgürlük ve erdemi lüks yaşam ve tüketim uğruna bir kenara bırakmıştır." </div>
<div style="text-align: justify;">
Bu düşüncelerin eskimezliği ve muazzam tespitler olduğu bugünkü insanlığın sefil durumundan anlaşılmıyor mu?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi gelelim Rousseau'nun tanımladığı acılara ve yalnızlığa: "Acı, ölüme yakın olma, bireysel mutluluğu ve iç huzuru arama, kişiye özgü bir erdeme duyulan gereksinim, toplumsal olandan kaçma arzusu uyandırıyor/uyandırdı.." </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kalabalıkların ruhu yoktur. Kitleler düşünmezler, sürüklenirler. Toplumsal olan karşısında birey, zaman zaman vahşi bir ormanda yırtıcı sürülerin saldırısına maruz kalan yalnız bir ceylan gibidir. Toplum bir makinedir ve öğütür. Doğru olana bakmaz; popüler olana, güncel olana, rağbet görene ve moda olana bakar. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Ve <i>sonunda </i>o durağa gelir "düşünen insan":<br />
"Soğuk, hüzünlü düşler... Küskünlük, yalnızlık ve tarihin dışına itilme..." Çünkü, kalabalıklar seni öğütmek istiyor, kendine uydurmak istiyor. Sense "var olmak" istiyorsun. Kalabalıkların genel kabullerine ve saplantılarına rağmen kendin olmak istiyorsun.<br />
<br />
Rousseau, yıkıcı ve yıpratıcı düşüncelerden sonra huzuru bulur. Daha ileriye gider ve neredeyse hem topluma ve hem de yaşama sırtını döner: "Dünyada benim için her şey sona erdi. Burada artık bana ne iyilik ne de kötülük yapabilirler. Bu dünyada korkacağım ya da umacağım hiçbir şey kalmadı. Bu dünyaya yabancı bir gezegenden düşmüş gibiyim. Yüreğim bedbahtlığın ateşinde temizlendi."<br />
Buraya Nurettin Topçu'dan bir cümle: "Yaşam, arınma/olma yolculuğudur." Demek ki, "bedbahtlığın ateşinde temizlenen yürekler" arınabiliyor.<br />
<br />
Roussau insanların iki yüzlülüğü, ihaneti ve bilumum kötülükleri karşısında "Tanrı adildir; O acı çekmemi istiyor. Fakat masum olduğumu biliyor. İşte O'na güvenmemin nedeni bu. Şikayet etmeden acı çekmeyi öğrenelim; sonunda her şey yoluna girecek."<br />
Çünkü, yaşam bir anlamda bir savaştır: "Doğduğumuzda girdiğimiz savaş meydanından ölünce çıkarız." Ne savaşı bu? Her şeyden önce elbette kendini bulma ve var olmanın bilincine erme savaşı.<br />
<br />
"Öğrenmeyi istediğim zaman, başkalarına öğretmek için değil kendim bilmek istediğim için öğrendim. Mutsuzluk (veya sorunlarla dolu bir yaşam) şüphesiz çok büyük bir öğretmendir ve dersleri de pahalıdır."<br />
<br />
Düşünüyorsunuz... Yaşama dair farklı şeyler algılıyorsunuz, görüyorsunuz ve en büyük yanılgınızı yaşıyorsunuz: Etrafın da, kalabalıkların da sizinle birlikte olduğunu zannediyorsunuz. Sonra sabah oluyor ve bakıyorsunuz kalabalıkların derdi ile sizin derdiniz hiçbir biçimde örtüşmüyor.<br />
Günaydın o halde: "Boş umutlardan kurtulunca artık kendimi esas ve süreklik zevkim olan kayıtsızlığa ve zihin dinlendirmeye bıraktım. Dünyayı da, şatafatını da terk ettim... tutkularla arzuları da kalbimden söküp attım.<br />
İnsanların budalaca düşüncelerine ve kısacık ömrün küçücük olaylarına gereğinden fazla önem verdiğimi gördüm. Dereye düşen bir tüy, suyun akışını bozabilir mi? Küçük olaylar da hayatın akışı içinde önemsizdir."<br />
Rousseau, yaşamın sonlarına doğru bir derviş gibi bu düşüncelere ulaşmış ve huzuru bulmuş. Çoğunluğun tarzı, "doğru olan" değildir her zaman. Toplumdan ve çevresinden gördüğü kötülükleri yorumlama biçimine bakalım: "Felaketimde bana güç veren ancak masumluğumdur ve bu yegâne kaynaktan mahrum olup kötülüğü seçemem. Kötülük etme sanatında onlara yetişebilir miyim? Yetişsem de yapacağım kötülük hangi derdime iyi gelir? Kötülük yaparsam ancak kendime olan saygımı kaybederim."<br />
<br />
Konfüçyüs, Buda, Sokrates, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş gibi insanlığın ve yaşamın sırlarını çözenler de aynı düşünceleri dillendirmemişler miydi?<br />
<br />
Rousseau da ömrünün son mevsiminde aynı yoldan ilerliyor: "Sabır, itidal, adil davranış insanla anılacak olan iyi niteliklerdir ve bunların sürekli zenginleştirilmesi gerekir. Yaşlılığımın geri kalanına adadığım konu yalnızca budur. Daha erdemli olarak yaşama veda edebilirsem ne mutlu bana! Yaşamını gerçek uğruna tehlikeye atabilmek erdemdir (vitam vero impendenti). Borçlu olduğumuz gerçek, adaleti ilgilendiren gerçektir."<br />
"Kalbin huzur içinde olması ve hiçbir tutkunun bunu bozmaması gerekir. Hareket olmadan hayat sadece aşırı bir uyuşukluktur. Mutlak bir sessizlik/hareketsizlik kedere sürükler. Bu ölümün görüntüsüdür."<br />
Herkesin unuttuğu ve asla kaçamayacağı mutlaklık; hayatın bitiş düdüğü: ÖLÜM<br />
<br />
Herkesin kendine sorması gereken bir soruya dair de Roma İmparatorlarından Vespasien'i (M.S 71) örnek veriyor: "Vespasien yeryüzünde 70 sene geçirdim, sadece 7 yıl yaşadım demiş."<br />
<br />
Evet, çok önemli bir soru: Yüz yaşında da ölseniz, gerçekte "kendiniz olarak" kaç yıl yaşarsınız? Veya şimdiye kadar kaç yıl yaşadınız/yaşadık?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Fr2_RhRwaB16tuYbrFC5N0hnibcl-T4P4hYXCaWnAAQnMQVbcZZ0AQpipCjmGRmCa7QUFEvSSHDu5LbXrcWA2zcxlnE3tV8Plmsb0Wv6LX0IbtfytL5FD7m_jrCPXdTwUEUFa_R1g2E/s1600/Lettres_%25C3%25A9crites_de_la_montagne_en_deux_parties.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="842" data-original-width="464" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Fr2_RhRwaB16tuYbrFC5N0hnibcl-T4P4hYXCaWnAAQnMQVbcZZ0AQpipCjmGRmCa7QUFEvSSHDu5LbXrcWA2zcxlnE3tV8Plmsb0Wv6LX0IbtfytL5FD7m_jrCPXdTwUEUFa_R1g2E/s640/Lettres_%25C3%25A9crites_de_la_montagne_en_deux_parties.png" width="352" /></a></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-77871746541420061882019-10-19T21:50:00.002+03:002019-10-31T20:15:45.286+03:00Ginko Bloba, Goethe ve Yaşama Dair<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Almanya'da bulunduğum sırada büyük Alman şairi Goethe'nin evinin bulunduğu Weimar'ı ziyaret etmiştim. Weimar ziyareti sonrası şiirimsi bir şeyler de yazmıştım, "Ben de dolaştım kralların, şairlerin, filozofların gezdiği bu bahçelerde..." gibisinden...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Weimar'dan aklımda kalanlardan bazılarını paylaşmak istiyorum. Schiller gibi önemli bir ismin de kenti Weimar; aynı zamanda Almanya'nın ilk ve başarısız Anayasası'nın (Weimar Anayasası, 1918) yazıldığı kent. Başarısız, çünkü Almanya'nın çöküşünü ve İkinci Dünya Savaşı afetini hazırlayan en önemli faktörlerin başında sayılıyor bu anayasa...</span><br />
<span style="font-size: large;">Neyse konumuz bu değil elbette...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Goethe bütün dünyanın bildiği ve hayran olduğu büyük Alman şairi. 1749-1832 yılları arasında yaşayan şair, dünya edebiyatında büyük bir iz bırakmıştır. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf_6-p2_70j1oheGLjbxqKFmr8R7P31Bvzrdv0Qanmg5bH2EnjuzTXVCJfK5JxQP-dLAmdZhG7qOez7ieeAXP1IFCU6moG5pmRgIrQClQEtmzTcjEFcgPa_sxzhQkyXSqFTWeqqMLN8OQ/s1600/5c04e04e0f25441c904129ec.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="422" data-original-width="750" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf_6-p2_70j1oheGLjbxqKFmr8R7P31Bvzrdv0Qanmg5bH2EnjuzTXVCJfK5JxQP-dLAmdZhG7qOez7ieeAXP1IFCU6moG5pmRgIrQClQEtmzTcjEFcgPa_sxzhQkyXSqFTWeqqMLN8OQ/s320/5c04e04e0f25441c904129ec.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;">Her büyük insanın eserleri ile gerçek yaşamı arasında önemli uyuşmazlıklar olabilmiştir. Goethe her doğumda ve ölümde muhakkak seyahate çıkarmış. Bir anlamda yaşamın sıkıntılarından uzaklaşmayı seçmiş hep. Buna bencillik denebilir mi?</span><br />
<span style="font-size: large;">Evet!... Ancak, insanlık tarihinde kaç insan böylesine izler bırakabilir ki? Sanıyorum şairlerin ve filozofların bu tür insani zaaflarını görmezden gelmek daha doğru.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Etkileyici, mistik bir ortam... Büyük, ferah ve geniş bir yeşil alanın içerisinde, dev ağaçların gölgesinde Goethe'nin evi... Masası, kalemleri, eşyaları olduğu gibi bu müze evde duruyor. O seyahatte Goethe'nin 65 yaşında unutulmaz aşk şiirleri yazdığını, bunlardan birisinin de Ginko Bloba ağacıyla ilgili olduğu anlatıldı. Ağaç uzak doğudan getirilmiş, Avrupa kıtasına yabancı. O ağaç hala Goethe'nin evinin olduğu mekânda varlığını sürdürüyor. Oldukça etkilenmiştim. Mevlana'nın "yer ve gök" metaforu gibi, insanın ötekiyle "tamamlanma yolculuğu"nu Goethe, Ginko Bloba ağacıyla anlatıyor. Yaprak ikiye ayrılmış gibidir, ancak herkes onu "bir" bilir. Sevgi, ikiliği bir yapar.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Şair, Ginko Bloba şiirinde sevdiği Marienne'ye şöyle sesleniyor:</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>"<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Doğudan bahçeme gelen emanet </em></b></span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Şu ağacın yaprağı,</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Hoş, gizemli bir mesaj verir, </em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Bileni işte böyle sevindirir.</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Canlı bir varlık mıdır bu?</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">İçten kendi kendini bölmüş.</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Yoksa onlar iki ayrı güzellik midir,</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><span style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; font-size: large; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Ki insan onları bir olarak bilir?</span></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Böyle sorulara cevap vermek için,</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Galiba doğru anlamı buldum:</em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Hissetmiyor musun şiirlerimde, </em></b></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><b><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">Tek ve çift olduğumu benim?"</em></b></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><br /></em></span>
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Mevlana da, "yer ve gök" metaforuyla insanın ötekiyle tamamlandığını anlatıyor ki, <a href="http://akifce.blogspot.com/2018/01/sevme-sanati.html" target="_blank">Erich Fromm Sevme Sanatı</a> isimli kitabında bu anlatıma özel bir yer veriyor. "Hayat aşktır. Hayatın hayatı ise ruhtur" diyor Goethe. </span></em></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmg_lyxyTBy1sG0zt9i1Y7u-tlKK0E5oFxa8YTnY5vFLeT-putAA2YcAtPnTvw1CT_0bchxH_wQM6brhHoJkwzUcfbLBx57m44b86vTd-8iORrRpC1tSh3Hzo6D3F_3iQe2qhz8jmv7Hc/s1600/goethe-portraet-100__v-gseapremiumxl.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="396" data-original-width="704" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmg_lyxyTBy1sG0zt9i1Y7u-tlKK0E5oFxa8YTnY5vFLeT-putAA2YcAtPnTvw1CT_0bchxH_wQM6brhHoJkwzUcfbLBx57m44b86vTd-8iORrRpC1tSh3Hzo6D3F_3iQe2qhz8jmv7Hc/s320/goethe-portraet-100__v-gseapremiumxl.jpg" width="320" /></a></span></em></span></div>
<br />
<span style="font-size: large;"><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></em>
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hem Mevlana, hem de Goethe'nin varlığının anlamını sevgiyle izah etmeleri üzerinde düşünmek gerekir. Nefret ve düşmanlık insanlığı yok ediyor, yaşamı anlamsızlaştırıyor ve çoraklaştırıyor. </span></em></span><br />
<span style="font-size: large;"><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></em>
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kıtalar dolaşan cehalet, hırs, bencillik, vicdansızlık, hukuksuzluk insanın yolculuğunun özünü unutturuyor ve insanı adeta çöpe dönüştürüyor. </span></em></span><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">"Yaşadı ve öldü gitti" sıradanlığı yaşamı yaşanmaz hale getiriyor. İnsanın saflaşması, kötülüklerinden arınması gereken bu yaşam yolculuğunda ne Goethe'ye ne de <a href="http://akifcukurcayir.blogspot.com/search/label/MEVLANA%20VE%20HEGEL" target="_blank">Mevlana'ya</a> yer var...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Sadece iki yüzlü konuşmaları süslemek ve sosyal medyada onların diliyle geçinmek için var olan birkaç isimden yalnızca ikisi Mevlana ve Goethe...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></em>
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Ve insan aldandı...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Ne büyük bir cehalet zehirlenmesidir yaşanan...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Bugünün dünyasında sevgi, empati, hakkaniyet, anlama ve anlamlandırma çabalarına yer yok...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><em style="border: 0px; font-family: "Times New Roman"; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Yalnızca hırsların tatmini için dünyayı yakanlar var...</span></em></span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Miktar ideolojisinin kurbanı milyarlarca insan...</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Herkes "en çoğa" sahip olmak istiyor.</span></em><br />
<em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Kim ölmüş, kim kalmış kimin umurunda...</span></em><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i>Sonuçta "kalan sağlar" dünyanın çarkını döndürüyor rahatlıkla...</i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i><br /></i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i>İyi ki, iyiye ve iyiliğe olan umut hep var oldu ve insan var oldukça da var olacak...</i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc;"><i>İyi ki, </i></span></span><i style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">insanlığın kandilleri olan bilge insanlar, </i><i style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">sanatçılar, şairler, filozoflar, düşünen insanlar var olmuş tarih boyunca...</i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<i style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-size: large;"><br /></span></i></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i>Yoksa, Cemil Meriç'in deyimiyle "göğüslerinde bir kalp çarpmayan" bunca ceset, dünyanın sonunu çoktan getirirdi...</i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i><br /></i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i>Mevlana'yla son verelim:</i></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #444444; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: #fdfdfc; font-size: large;"><i><br /></i></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Evet Ahmet benim, ama dünkü Ahmet değil</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Her gün bir yerden göçmek ne iyi</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Her gün bir yere konmak ne güzel</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Dünle beraber gitti cancağızım.</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Ne kadar söz varsa düne ait</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.</em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em></em></strong></span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
</div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: arial, tahoma, helvetica, freesans, sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em>Mevlana</em></strong></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><strong><em><br /></em></strong></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOCOeiX6m3L9v43tgNXw4VvpF2c3UHOqz3WHjMSndE_ygFwffihalqyDv1zY4ZCIRGAupqH7ymlh8rQXNRutByd55YBclvQFHFk-4bMIncXDUTVhcSnwNMF-iEUwrqTEL7hoTFqIZoytI/s1600/3933-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="648" data-original-width="900" height="459" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOCOeiX6m3L9v43tgNXw4VvpF2c3UHOqz3WHjMSndE_ygFwffihalqyDv1zY4ZCIRGAupqH7ymlh8rQXNRutByd55YBclvQFHFk-4bMIncXDUTVhcSnwNMF-iEUwrqTEL7hoTFqIZoytI/s640/3933-1.jpg" width="640" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><em style="background-color: #fdfdfc; border: 0px; color: #444444; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><br /></em></span>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-16373935852229080282019-09-30T22:04:00.002+03:002019-10-02T11:49:29.127+03:00İnsan Adı Verilen Tuhaf Varlık ve Teknolojinin İblisliği Üzerine<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Teknoloji insanlığı mahveden bir İblis mi?</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Yoksa insanlığın yaşamını güzelleştiren bir iyilik meleği mi?</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Bu soruyla ilk kez Ivan Illıch'i okurken karşılaşmıştım.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Öyle ya, ilkel çağlardan günümüze teknoloji sürekli biçim ve işlev değiştiriyor, gelişiyor... Ve aynı zamanda dönüştürücü gücüyle muazzam bir büyücü rolünü oynuyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">İlkel çağlardaki mutsuzluk ya da mutluluk oranlarıyla, günümüzdeki oranları karşılaştırabilecek bir bilimsel çalışma her halde yapılamaz.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Ancak, olaya genel bir düşünüşle yaklaşılırsa acaba nasıl bir resim ortaya çıkar?</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">"İnsan denen tuhaf varlık" ifadesini kullanan birçok düşünür ve yazar olmuştur. </span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6rZgBSB4bcw8L_mLbzfCf5cPMqkdvzxsSg_3FurLjPPArXi_QhiXwfE8c77FE-QfNOlXCc4tgtDFsaaM7AJcQiFjMMHXcZ0H1HHNH3SIDenRN4VP-AorILm9B6Q7wmn79NSPakcbYgt4/s1600/dims.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6rZgBSB4bcw8L_mLbzfCf5cPMqkdvzxsSg_3FurLjPPArXi_QhiXwfE8c77FE-QfNOlXCc4tgtDFsaaM7AJcQiFjMMHXcZ0H1HHNH3SIDenRN4VP-AorILm9B6Q7wmn79NSPakcbYgt4/s320/dims.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">İnsan, "tuhaf" çünkü öğrenme yeteneği olmayan bir varlık.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Hemen itiraz etmeyiniz.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Elbette öğrenme yeteneği var. Ama, yalnızca kendi ömrüyle sınırlı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Kendinden öncekilerin yaşadığı acılar, hüzünler veya mutluluklar hiçbir zaman "insanın yaşamını etkilemiyor" veya daha doğru bir deyimle "ders" olmuyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Eğer "ders" olsaydı ya da insanın yaşanmışlıklardan öğrenme yeteneği olsaydı, yeryüzünde milyarlarca insan bu kadar acı çekiyor olur muydu?</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İlkel zamanlardan bugüne insan;</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Zayıflık ve güçlü yönleriyle aynı,</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Sömürmesi ve sömürülmesiyle aynı,</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Haksızlık yapması ve haksızlığa uğramasıyla aynı,</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Çaresizliğiyle ve çözüm üretmesiyle aynı.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Doğadaki "güçlü olan yaşar" kuralı, toplumda da "güçlü olan yaşar" olarak insanlığın her döneminde geçerli olmuştur. Bu acımasız ve adaletsiz yapı, mikro ölçekten makro ölçeğe, bütün ölçeklerde geçerlidir.</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Bir küçük köyden, küresel sisteme kadar...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">"Teknoloji" bu durumu daha da derinleştirmekte ve "güçlülerin yaşamasını", "zayıfların sürünmesini ya da yok olmasını" daha da kolaylaştırmaktadır.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Bugün yer yüzünün siyasal, sosyolojik ve kültürel fotoğraflarına bakıldığında bu durum çok bariz bir biçimde görülmektedir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bazı düşünür ve yazarlara göre insan denen tuhaf varlık, 19. yüzyılda teknoloji isimli büyücüyle ya da iblisle tanıştı. Çünkü, ulaşım hızlandı ve dünya küçülmeye başladı. Elektriğin keşfi bütün ölçüleri yerle bir etti.</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Sokaklar, caddeler, mahalleler aydınlanmaya başladı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Yaşamın özü ve içeriği hızla değişiyordu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Zaman ve yer kavramı artık tamamen başka anlamlar kazanıyordu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Kentler, ülkeler ve sonra kıtalar birbirleriyle haberleşmeye başladı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Takvimler 1837'yi gösterdiğinde iki İngiliz elektirik akımı ile mesaj iletmeyi başararak insanlığa farklı bir yön çiziyordu.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Artık haberler, yazılar ve düşünceler dünyayı dolaşabilecekti. Nitekim öyle de oldu. Stefan Zweig'ın deyimiyle birçok olay karşısında "dünyanın kalbi aynı anda çarpacaktı..."</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">İnsanlar birbirini tanıyacak, uygarlık dünyanın dört bir yanına nimetlerini ulaştıracaktı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">......</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Bugün, Elon Musk'ın Mars'a ve Ay'a insan taşıyacak olan "Starship"i tanıttığıyla ilgili haberler bütün medya araçlarındaydı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">"İnsan denen tuhaf varlık" önce "turist" olarak uzayın derinliklerini keşfedecek, sonra da yaşam kolonileri kurarak var oluşundan bugüne aradığı huzuru oralarda bulmayı deneyecek (mi?).</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Belki... Hepsi ve daha da ötesi olabilecek... Olabilecek şeyler...</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ama bu "tuhaf varlık", canavarlığını, hırçınlığını, adaletsizliğini, hukuksuzluğunu, sömürücü yanını, bitmez tükenmez cehaletini terk edebilecek mi?</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Kesinlikle hayır!</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Çünkü, bir veri kaynağına göre 18, diğer veri kaynağına göre 62 kişinin serveti dünyanın yarısının servetine eşitse; ilk çağlardan bugüne var olan sömürü ve haksızlık düzeni "uzayın derinliklerinde de" devam edecek demektir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bakın yer yüzüne!</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Afganistan'dan Libya'ya kadar; Kuzey Kore'den Myanmar ve Doğu Türkistan'a kadar; Suriye'den Yemen'e kadar...</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bütün dünya yoksulluk, her türlü kirlenmişlik, zulüm, adaletsizlik, sefalet altında inim inim inliyor.</span></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Teknoloji neyi değiştirdi, değiştiriyor, değiştirecek.</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Ellerde akıllı teknoloji aygıtları var ve bütün dünyayı "insan denen tuhaf varlık" avucunun içine alabiliyor... Ama büyük çoğunluğun bir gram huzuru yok... Çünkü, akıllı teknolojiler akılsızlığı, cehaleti, nobranlığı, bencilliği, ötekileştirmeyi, ayrıştırmayı, adaletsizliği, sömürüyü ortadan kaldırmıyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Açlık, küresel ısınma, kentsel ve kırsal yoksulluk... Meta fetişizmi: Marka ve gösteriş tutkusu; görünme hastalığı...</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Teknoloji, insanın hiçbir sorununu çözmüyor; yapaylık, kirlilik, yoksulluk derinleşiyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Teknoloji, yaşamı göreceli olarak kolaylaştırıyor...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Peki "teknolojik zehirlenme" boyutu?</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">İnsanın kalbinin ve ruhunun yaralarını tedavi etmek yerine, derinleştiriyor... Ve toplumsal yaralar da kanamaya devam ediyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">"Dijital ölümsüzlük", "yapay zeka", "nesnelerin iletişimi" hiçbir yaraya merhem olmuyor. Ruhsal bunalım, kuşaklar arası uçurum, tutsak kimlikler, bağımlılık salgını, buyurgan sistemler, tehlikeli ayrışma, ötekileştirme ve soyutlamalar bütün yıpratıcılığıyla devam ediyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İnsan, "hırs ve kibir" bataklığında debelendikçe hiçbir teknoloji ve gelişme </span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDhcEaj-ukj8szqoJ3MNHA-CV9puuRmN0PESf5vZnfUUYUI4PIAC-sPDPjRzgAnR0hnw-DE7kwHBNtlM_GrMhBHAUEXIl0W7jtRo3cjvLZPRLnmG22DaIhOCJnGPU41Zc-zLGBy1Z5Ok/s1600/1170487570.jpg.0.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="1200" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrDhcEaj-ukj8szqoJ3MNHA-CV9puuRmN0PESf5vZnfUUYUI4PIAC-sPDPjRzgAnR0hnw-DE7kwHBNtlM_GrMhBHAUEXIl0W7jtRo3cjvLZPRLnmG22DaIhOCJnGPU41Zc-zLGBy1Z5Ok/s320/1170487570.jpg.0.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">insanlığı geniş ölçekte bir mutluluk alanına taşıyamayacak.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">Greta Thunberg kızımız çok haklı: Dünya, her şeyden önce bir çevre felaketine doğru hızla koşuyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Evet;</span></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: large;">"Var biraz da sen oyalan..."</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yaşam oyunu çabuk biter!...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ne hırs kalır, ne kibir kalır, ne hayal kalır, ne de sen kalırsın...</span>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-32260322732740541682019-09-14T11:06:00.002+03:002020-07-24T16:31:37.453+03:00YILDIZIN PARLADIĞI AN: FATİH SULTAN MEHMET<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanlık tarihini dönüştüren kişilerin sayısı nedir acaba? Sıradanlıktan kurtulan; fetihle, sanatla, bilimsel buluşlarla ve felsefeyle insanlık tarihini yön veren kaç kişi tarihteki seçkin yerini alabilmiştir? Kuşkusuz milyarlarca insan gelip geçmiştir ama öldükten sonra yaşayanların sayısı oldukça azdır. Onlar gökteki yıldızlar ve okyanustaki inciler gibidirler.</span><br />
<span style="font-size: large;">Fatih Sultan Mehmet de, yalnızca Türk tarihini değil her yönüyle insanlık tarihini etkileyen ve biçimlendiren parlak yıldızlardan birisidir ve insanlık tarihi boyunca sevenleri ve sevmeyenleri tarafından hayranlıkla anılmış ve anılacaktır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Stefan Zweig, tarihin kırılma anları ve o anların mimarlarını yazmış, <a href="https://www.iskultur.com.tr/yazarlar/stefan-zweig" target="_blank">YILDIZIN PARLADIĞI ANLAR</a> isimli kitabında. İlk yıldız olarak da, <a href="http://www.theottomans.org/turkce/osmanli_ordu/fatih-sultan-mehmet.asp" target="_blank">Fatih Sultan Mehmet</a>'i seçmiş ve İstanbul'un </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg96CwFWF7g4mDjAcdFjH3pLYmEwvA02GJDtqg3Pdysr02LCHkP25uFEHPLnazyYZ9WKNoD2uHAUpDs4TOTSrtCDaP9Kwt622IMbub-vLQk2oGBfQOijgfRdvbHYJM6UMm5EHeZuAx1RQw/s1600/9789754580310.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="234" data-original-width="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg96CwFWF7g4mDjAcdFjH3pLYmEwvA02GJDtqg3Pdysr02LCHkP25uFEHPLnazyYZ9WKNoD2uHAUpDs4TOTSrtCDaP9Kwt622IMbub-vLQk2oGBfQOijgfRdvbHYJM6UMm5EHeZuAx1RQw/s1600/9789754580310.jpg" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">fethini anlatmış. Türk tarihinin ve elbette Osmanlı tarihinin en büyük hükümdarları arasında seçkin bir yere sahip olan Fatih Sultan Mehmet, bir insan olarak her şeyiyle sıra dışı ve hayranlık uyandıran bir kişi. </span><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Daha 21 yaşında dünyanın gidişatını değiştiren ve yön veren bir kişidir Fatih. İstanbul'un fethi bir çağın kapanışı ve bir çağın açılışından çok daha büyük bir olaydır. Bütün dünyanın ekonomik, siyasal, toplumsal, bilimsel ve teknolojik yeni ve hızlı bir evreye girmesinin de ana sebeplerinden birisidir. Coğrafi keşifler, rönesans ve reform hareketlerinin bu tarihten sonra ortaya çıkması ve güçlenerek dünyayı değiştiren olgulara dönüşmesi rastlantı değildir. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgBazqNOtE7g90O0KEIanxbEltqjLzxc9xP4DQ07kuw0qIgwPNiy3CyL9LxV2USFipTg8ulr0fIZeh4SgggCV5GrPG_O0CkKU24102yECya-EEaBe18Aa6QYLdeqBjM3siIwioY19STrg/s1600/349776-3-4-b2cc3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="240" data-original-width="333" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgBazqNOtE7g90O0KEIanxbEltqjLzxc9xP4DQ07kuw0qIgwPNiy3CyL9LxV2USFipTg8ulr0fIZeh4SgggCV5GrPG_O0CkKU24102yECya-EEaBe18Aa6QYLdeqBjM3siIwioY19STrg/s320/349776-3-4-b2cc3.jpg" width="320" /></a></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Stefan Zweig'ın anlatımıyla Fatih ve fetih:</span><br />
<span style="font-size: large;">5 Şubat 1451'de bir ulak Manisa'ya geliyor ve babasının öldüğünü haber veriyor. Zeki ve azimli şehzade kimseye haber vermeden en iyi atına atlıyor ve Edirne'nin yolunu tutuyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Şehzade Mehmet'in Osmanlı hükümdarı olduğu haberi Avrupa'yı dehşete düşürüyor. Yüzlerce casustan öğrendikleri şudur: Genç sultan İstanbul'u fethetmek için ant içmiştir ve gece gündüz bu işin planlarıyla meşguldür. Askerlik ve siyaset alanında çok maharetlidir. Hem dindar, hem de acımasızdır. Bilim ve sanat adamıdır. Sezar'ın ve diğer Romalıların yaşamını Latince aslından okur. Bu yorgunluk bilmeyen genç Avrupa'yı ve Bizans'ı korkutmaktadır. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">İstanbul Roma'nın, Avrupa'nın ve elbette Bizans'ın son pırlantasıdır. Ülkesiz ve gövdesiz bir başa dönüşen İstanbul artık can çekişmektedir. Son Bizans imparatoru Konstantin Dragas'ın sırtındaki hükümdar elbisesi sadece bir hayal pelerinidir. Konstantin Avrupa'dan hemen yardım isteyecektir. Zira, İstanbul Avrupa'nın onurudur. Bizans hemen kavgalı olduğu Roma ve Venedikle barışmaya ve ittifak yapmaya çabalıyor. İstanbul sayesinde Avrupa Birliği düşüncesi ortaya çıkıyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Genç Sultan bütün hazırlıklarını tamamlayana kadar hep barıştan söz etmiş, yaptığı anlaşmalara sadık kalacağını açıklamıştır. Keyhusrev'in boğazı geçtiği en dar yerde Rumeli Hisarı'nın inşaası başlıyor. Sonunda 5 Nisan 1453 günün birden bastıran bir seli andıran muazzam bir Osmanlı ordusu Bizans önündeki vadiyi kuşatıyor. Sultan Mehmet seccadesini yere seriyor, Mekke'ye dönüyor ve arkasındaki dev ordu da aynı şeyleri yapıyor. Büyük bir dua yükseliyor. Herkes kuvvet ve zafer için dua ediyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Kentin surları üç katlı bir zırh tabakası gibi kenti koruyor. Sultan Mehmet bu duvarları nasıl yıkacağını gece gündüz düşünüyor. Büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Teodos surları bir türlü yıkılamıyor. Her ne pahasına olursa olsun, yeni bir saldırı aracı bulmak zorundadır ve bir Macar ortaya çıkıyor; binlerce araba dolusu cevher bu Macar ustanın emrine veriliyor ve dev toplar dökülmeye başlıyor. Dünyanın o zamana kadar tanıdığı topların en büyüğü yapılıyor. Bu "taş atan makine" surları yıkacaktır. Bu demirden canavarlar İstanbul'a binlerce insan ve hayvan gücüyle getiriliyor. Ve bu ağır toplar Bizans surlarını parçalıyor, lokmalara ayırıyor. Sultan Mehmet'in 150 bin kişilik ordusu bütün gücüyle saldırıyor surlardaki deliklerden İstanbul'a girmeye çalışıyor. Çocukların ellerinden tutan yüzlerce kadın kiliseleri doldurup dualar ediyorlar ama hiç kimse Bizans'ın yardımına gelemiyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ceneviz yardımını getiren gemiler görününce Türk gemileri bunların karşısına çıkıyor. Mehmet eğri kılıcını çekerek amiraline "Kaybedecek olursan buraya canlı dönme" diyor. Ceneviz gemileri rüzgarın çıkmasıyla Bizansa ulaşıyor ve halk kısa bir süre için çok mutlu oluyor. Ama o gece dünya tarihinin ender olaylarından birisi yaşanacaktır ve Sultan Mehmetin donanması dağları aşacaktır. Bu hayal zenginliği ve cüret bakımından Anibal ve Napolyon'unkilerle gerçekten boy ölçüşebilir. İmkânsızı gerçekleştiren bir deha o gece gemilerini karadan yürüterek Haliç'e indirmiştir. Bol bol yağa batırılmış yüzlerce yuvarlak tahta teker harekete geçiyor ve bu dev silindirlerin üzerindeki kızaklardaki gemiler Haliç'e iniyor. Yüce olan her şeyde olduğu gibi büyük bir sessizlik ve hesap kitap içinde yürütülüyor gemiler. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Sultan Mehmet usta bir psikolog olarak yüz elli bin insanın savaş arzusunu doruğa çıkarıyor; büyük karargâh boyunca bir çadırdan ötekine atını koşturuyor; kumandanlarını ve askerlerini yüreklendiriyor. Ayasofya'da son ayin yapılıyor ve son dualar ediliyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ve o an;</span><br />
<span style="font-size: large;">Osmanlı ordusu muazzam bir uğultu halinde surları dövüyor, saldırıyor ama bir türlü içeri girilemiyor. </span><br />
<span style="font-size: large;">Fakat, kimsenin aklına hayaline gelmeyen bir şey oluyor. Türk askerleri deliklerden içeri giriyor fakat bir türlü iç surları geçemiyorlar. </span><br />
<span style="font-size: large;">Ama bir unutkanlık her şeyi değiştiriyor. Barışta yayalara ayrılmış olan küçük bir kapı olan Kerkaporta kapısı bir unutkanlık sonucu açık bırakılıyor. Yeniçeriler önce bunun bir savaş aldatmacası olduğunu düşünüyorlar. Fakat hiçbir karşı koymayla karşılaşmadan birkaç yeniçeri ilerliyor. Bizanslılar birden bire Türkleri kendi safları arkasında görünce o kudretli feryat yükseliyor: "Şehir alındı."</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">İhanete uğradığını sanan savaşçılar limana koşup gemilere binmeye çalışıyorlar. Bizans imparatoru savaşarak can vermiştir artık ve savaş bitmiştir. Herkesin unuttuğu Kerkaporta kapısı dünya tarihinin gidişatını değiştirmiştir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu zafer gününün ikindi vaktinde Sultan Mehmet Fatih olarak şehre girmiştir. Büyük bir ağırbaşlılık ve gururla kır atının üzerinde ilerlemektedir. Ayasofya'nın önüne geliyor, büyük bir alçak gönüllülükle atından iniyor secdeye kapanıyor ve bu büyük zafer için dua ediyor. Bu zafer Roma'da, Venedikte ve Floransa'da korkunç yankılar uyandırıyor. Fransa ve Almanya bu korkunç gök gürültüsünden haberdar oluyor. Ancak, olan olmuştur ve Doğu Roma yıkılmıştır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bir insan yaşamında olduğu gibi tarihte de, kaybedilmiş bir anın yanıp yakınma ile bir daha geri geldiği görülmemiştir. Bir tek saatin kaybettirdiği şeyi bin yıl bile geriye getiremez.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ve;</span><br />
<span style="font-size: large;">İnsanlık tarihi böylece büyük bir fatihi selamlıyordu... Yeni bir çağ açılmıştı ve insanlık artık yeni bir dönüşüm ve değişim evresine girmişti...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-55369331815919713732019-08-31T09:46:00.000+03:002019-08-31T09:47:10.473+03:00SINANMAK<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Yolculuktur yaşam! ... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Sınanmayla geçer bu yolculuk!...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Kendine, zamana, sevdiklerine ve sevmediklerine, fırsatlara, kayıplara, olanaklara, olanaksızlıklara, haksızlıklara, vicdansızlıklara, iyiliğe ve kötülüğe karşı hep sınanır insan...</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkleKK2ynMafljMvHZ7bU8finDZoE2FoIGKbXyqeJrbvgscTSjfrhilBPbPUkV1D947OhpiVXuUiaac5KAzLBuH6iwuZK_ONG2iNPHil-c_onmowsYXHZl8gMW3xSikDgdttr9OejYYbk/s1600/499370-3-4-dede9.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="240" data-original-width="333" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkleKK2ynMafljMvHZ7bU8finDZoE2FoIGKbXyqeJrbvgscTSjfrhilBPbPUkV1D947OhpiVXuUiaac5KAzLBuH6iwuZK_ONG2iNPHil-c_onmowsYXHZl8gMW3xSikDgdttr9OejYYbk/s320/499370-3-4-dede9.jpg" width="320" /></a></span></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Her bir insanın yaşam yolculuğu olağanüstü değerli ve üzerinde düşünmeye değer. İnsan muazzam ve aynı zamanda zavallı bir varlık. </span></div>
<span style="font-size: large;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ağlayarak dünyaya adım atıyor ve arkasından ağlanarak uğurlanıyor. Çünkü insan, <b><i><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">insan gibi yaşamışsa</span></i></b> kaybından büyük hüzün duyulan bir varlık. Bir de insan gibi yaşamamışlar var, tarihin çöplüğüne çöp olarak atılanlar... Hatırlansa bile, lanetle anılacak olanlar. Sınanmanın gizemi burada: Arkada bıraktıklarınla ya lanetlenirsin ya da hep iyilikle anılırsın...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsan olarak gelip insan olarak gidebilen, <b><i>sınanmanın</i></b> gizeminini bir ölçüde çözmüş demektir. Yaşamın her anıyla, her olanağıyla, her fırsatı ve zorluğuyla; ve elbette kendinizle ve çevrenizle sürekli olarak sınanma durumu var. </span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<span style="font-size: large;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanın sınanması ilkelerine, değerlerine, beklentilerine ne tür karşılıklar verdiğiyle ilgilidir. Amaçlarının ve araçlarının değeriyle sınanır insan. Bir fani varlık olarak, "insan olmanın" gereklerine ne kadar karşılık verebildi, verebiliyor? "Beyhude dolaştım, boşa yoruldum"la bitiyorsa yaşam, bu sınanmanın sonu hüsran demektir. Vicdanlı, adil, duyarlı, empati sahibi biri olarak yaşama veda edemiyorsa insan, yine sınanma hüsranla bitmiş demektir. Sağlığını, zamanını, boş vaktini ve enerjini iyilik üretmeye harcamadınsa sınavı kaybettin, geçmiş olsun. </span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Var olmak için doğal olarak bir aile gerekiyor. Ve bu bir minnet gerektiriyor, borç durumu ortaya çıkarıyor. Varlığı anlamlandıran kurumdur aile. O aile, toplumsal değerleri aktaran bir eğitim kurumu aynı zamanda. İnsan, o ailenin büyüklerinin emekleriyle bütün gelişim süreçlerini yaşıyor. İnsani değerlerle donanmış bir aile kuşkusuz sağlıklı bireyler yetiştirir. </span></div>
<span style="font-size: large;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Anne baba, çocuğunu her zaman iyi görmek ister. Her bakımdan kendine yeten, vefalı, çevresine duyarlı, sorumluluk sahibi bir insan bir ailenin en değerli mirasıdır. Anne baba veya bütün akrabalar için hayal kırıklığı olmak mı, onur duyulacak bir kimliğe ve kişiliğe sahip olmak mı? Sınanmanın farklı bir alanı...</span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanın topluma karşı sınanması: Toplumla barışık yaşayabilmek mesela. Sosyal adalete katkı sunmak, sosyal sorumluluk sahibi olmak, "ötekileştirmeden, yargılamadan, dışlamadan" kamusal alanı paylaştıklarına "iyilikle" katkı sunmak... Sınanmanın farklı bir türü. </span></div>
<span style="font-size: large;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanın milletine, ülkesine ve ülkesinin değer yargılarına karşı sınanması vardır: Toplumu, toplumsal birlikteliği oluşturan uzun bir geçmiştir, tarihtir; ortak acılardır, sevinçlerdir. İnsan kültürel kodlarıyla da sınanır. Mankurtlaşıp bilincini kaybettiğin zaman, bu sınavı da kaybettin demektir. Makyavelist yaklaşımlarla "amaç için her araç meşrudur" diyerek yaşarsan milletine, ülkene ve ülkenin değer yargılarına en büyük kötülüğü yapmış olursun.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanın, insanlık ailesine de borcu vardır. O da, o büyük insanlık ailesinin vicdanlı, adil, çalışkan bir üyesi olabilmekle ilgilidir. Ve elbette bütün insanların değer yargılarına saygı göstermekle ilgilidir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve;</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bireyin bu kadar farklı boyutta sınanması varken, toplumun milletin sınanması yok mudur?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Vardır elbette!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Toplum vicdanını kaybetmişse, adalet terazisi sürekli eksik tartıyorsa; insanların, kurumların birbirine güveni yaralıysa; yoksulun, mağdurun, kimsesizin sayısı artıyorsa; bireylerin gelecek kaygısı bütün kaygıların önüne geçmişse; liyakat ve ehliyet yerine kayırmacılık ağır basıyorsa, toplum da, ülke de, ülkenin değerleri de ağır bir sınanmadan geçiyor demektir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Nurettin Topçu, "Var Olmak" isimli eserinde "Servet, hırslar, muvaffakiyetler, bu da ne? Bir çanak çirkef için iki it hırlaşıyor; <b><i>kazanan bir şey bulmayacak</i></b>" derken, asıl kazancın gönüllerde kaybetmenin de her türlü "çıkarcılıkta" olduğunu söylüyordu. Yanlış mı? "Sonunda dünyayı ve olayları ihtiraslarımızın dürbünüyle görüyoruz. Böylece sefaletimize boyun eğiyoruz." </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWtDoJ0D6hiJszykcYeIPYTtQifE86qrZS4Hmq259G7nY0tDI2QHZqdYtnoWULqqjXZ_V2RhGbNF2HXTwzhAR-XVI2zefgjXuW025I6yKq4c2chE0lADIf5LjD0MKPSfLjuBbd_mOAYaE/s1600/0000000120204-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="276" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWtDoJ0D6hiJszykcYeIPYTtQifE86qrZS4Hmq259G7nY0tDI2QHZqdYtnoWULqqjXZ_V2RhGbNF2HXTwzhAR-XVI2zefgjXuW025I6yKq4c2chE0lADIf5LjD0MKPSfLjuBbd_mOAYaE/s320/0000000120204-1.jpg" width="220" /></a><span style="font-size: large;">Nurettin Topçu'yla devam edelim: Sezar'la Napolyon da zaferlere kanmış serdarlardı. Ne kaldı onlardan geriye? İnsanlığın kalbine gayz, kin, intikam ve düşmanlık tohumlarını attılar. Zaferin yolu gönüllerdir, sonsuzluğa götüren gönüller. Sokrat zindanda, Hallaç darağacında zafer kazandı. Mevlana ve Mehmet Akif kıyamete kadar gönüllerde yaşayacaklar..." </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Birey de, toplum da, ülke de, bütün bir insanlık da tarihe karşı sınanır; vicdana karşı sınanır; insanlığın evrensel birikimlerine yani vicdana, adalete, empatiye, hakkaniyete karşı sınanır...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Tarih insanların, toplumların, ülkelerin ve insanlığın vicdanının sınanmalarının tarihidir... </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Başka da bir şey değil!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Kalbinizin karanlığından korkuyorum" diye yazmış birisi sosyal medyada. Çok çarpıcı bir cümle... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Kalp karardı mı, kara kalbin sahibi zaten kaybetmiştir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ama kara kalplilerin sayısının artması ve dayanışma içine girmesi birey için de, toplum içinde büyük kaygılar oluşturur. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ne mutlu kalbi aydınlık olanlara...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Merhameti olmayan insan kaybetmiştir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Nurettin Topçu'nun bu yakıcı değerlendirmesi ile bitireyim:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Merhamet bütün evrene yayılmış ilahi bir cevherdir. O sevginin kaynağıdır. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur!"</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOUn8O8_M88Ic1E8zyERA0giZkkU6FKhYL4gYR09vzd_XosU7xjkhiwYZNjL_vxbFCyaJm5xMHHoT2TU6oLo18MXPJcaLbidI6agunCYilQ3WEUZcUUb43RpRMahIP2Ae4RO4ZxUWKK1Q/s1600/1226593518.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="465" data-original-width="700" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOUn8O8_M88Ic1E8zyERA0giZkkU6FKhYL4gYR09vzd_XosU7xjkhiwYZNjL_vxbFCyaJm5xMHHoT2TU6oLo18MXPJcaLbidI6agunCYilQ3WEUZcUUb43RpRMahIP2Ae4RO4ZxUWKK1Q/s400/1226593518.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-37541482078305235862019-07-31T18:57:00.001+03:002019-07-31T23:04:35.743+03:00ACELE GENELLEMECİLİĞİN SEFALETİ ÜZERİNE<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsan, "genelde" genellemecidir. "Toptancılığı" severiz. Etiketler geçeriz. En zayıf yanımızdır. Aşil'in topuğudur bu ve hepimizde bulunur. Ancak, </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjPafJLrg_3d-3lmBswXJdUHX3sRZcuAdip0if_S5mkoJ5ZhBTj5hXEPry4ikZZtFk4V0AgsIDn11EgdXIm-KYqoI7nSCZYYhoMzhKTvnlsxcuX1hbmGNGNzAwSqxY9OIdENNQQQch29g/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="276" data-original-width="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjPafJLrg_3d-3lmBswXJdUHX3sRZcuAdip0if_S5mkoJ5ZhBTj5hXEPry4ikZZtFk4V0AgsIDn11EgdXIm-KYqoI7nSCZYYhoMzhKTvnlsxcuX1hbmGNGNzAwSqxY9OIdENNQQQch29g/s1600/indir.jpg" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">kitlelerde bu bir yazgıdır, karakterdir, tutumdur ve tavırdır. Acele genellemeler sonucunda masum olan cani olur, cani olan masum olur. Melek şeytan olur, şeytan melek olur. </span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsan neden genellemecidir? Neden düşünüp taşınmadan aceleyle genellemecilik yapar? Çünkü, kolaycılık, yaşama dürtüsü ve her türlü çıkar beklentisi buna zorlamaktadır. Genellemeler yapmazsa, genellemeci grubun ya da gücün yanında yer almazsa varlığını ve çıkarlarını devam ettiremeyeceği kaygısını taşır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Hiçbir toplum ya da topluluk ne tamamen iyidir, ne de tamamen kötüdür." Çünkü, sonuçta bütün toplumlar ve topluluklar "insanlardan" oluşmaktadır. İnsanın da, organizma ve ruh olarak dünyanın bütün coğrafyalarında "çok büyük benzerlikler" gösterdiği, aynı türün bir üyesi olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçektir. <i>İnsanı üstün yapan, vicdanlı bir varlık olabilme kapasitesidir.</i> Ayrımcılık, ötekileştirme, yalnızlaştırma, lanetleme hem insanın doğasına hem de ilahi yasalara aykırıdır. Böyle olduğu içindir ki, "insan hakları" kavramı son yüzyılların üzerinde uzlaşılan çok önemli bir değer olarak yükselmiştir. <b><i>Mesela Anayasamızın onuncu maddesi "Herkes dil, din, ırk, renk, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve benzeri nedenlerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" demektedir.</i></b> Ama bu anlayış hiçbir toplumda genel kabul görmez. Uygulama her zaman farklıdır ve ne eşitlik ne de adalet göreceli olarak bile özüne uygun olarak yaşama alanlarına yansımaz. İslamiyet son ilahi din olarak belirli bir ırka, coğrafyaya, topluma ve topluluğa hitap etmek yerine, bütün insanlara hitap eden bir din olarak gelmiştir. Ancak, İslamiyetin yaşandığı coğrafyalar (en azından günümüzde) ayrımcılık ve bölücülük konusunda büyük facialar yaşamaktadırlar. Mezhep, ırk veya başka nedenlerle insanlar birbirleriyle ölümüne mücadele etmektedirler. Bir anlamda bu coğrafyalarda yaşayanlar "acele genellemelerin köleleri" durumundadırlar. Çünkü, İslamiyet "akıl"a büyük önem verdiği halde, sanki akıl bu coğrafyalardan göç etmiş durumdadır. Bilimsel yöntem araştırmayı, şüphelenmeyi, test etmeyi öngörür. Aklın ve vicdanın gereği de budur. Karşısındakilerin kimliği ve aidiyeti ne olursa olsun bir insan olduğunu ve bir hukuku olduğunu hiçbir zaman düşünmemek, tamamen kısıtlı düşüncelerin köleliğinden kaynaklanmaktadır. En büyük kölelik, düşünce köleliğidir. Zihinlere vurulan prangalar görünmezler. Myanmar'da Hinduların yaptığı veya Afrika'da çeşitli dinlerin ve milletlerin birbirine yaptığının, Bosna'da olanların Suriye'de olanlardan hiçbir farkı yoktur. Dinler, diller aynı da olsa, ayrı da olsa, "genellemecilik" ve "ötekileştirme" nükleer bomba gibi toplumları hızla yok oluşa sürüklemektedir. Ötekileştirmelerin olduğu coğrafyalarda bütün evlerin bacalarından acı, ızdırap ve hüzün yükselmektedir. Değişmez!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Gelişmiş toplumlar ve gelişmiş insanlarda "sorgulama" yeteneği de gelişmiş olduğu için genellemecilik çok da yaygın zararlara neden olmamaktadır. En azından "kamusal akıl" genellemeciliğin hasarlarının asgariye indirilmesi için aktif bir biçimde varlığını hissettirmektedir. </span><br />
<span style="font-size: large;">Bu insanlığı kurtarmakta mıdır? Hayır!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Çünkü, entellektüellerde de genellemecilik vardır. Acele genelleme entellektüel kibrin büyük ayakbağı olarak kendini gösterir. Acele genelleme, dehanın bile kendini çarpıp parçalayabildiği bir kaya olabiliyor. Batılı entellektüeller için de "acele genelleme köleliği", öz değerlerini ve birikimlerini inkâr biçiminde yansıyabiliyor. Çünkü, birçok kişisel ve kurumsal tutumda, olaylara ve olgulara bakış "Batı ve ötekiler" olarak kendini gösteriyor. Böyle olunca da, insanlığın "evrensel birikimlerinin en iyi temsil edildiği" Batı, insanlık için bir umut olmaktan çıkıyor. Amin Maalouf'un <b><a href="http://akifce.blogspot.com/2018/03/civisi-cikmis-dunya.html" target="_blank">Çivisi Çıkmış Dünya</a> </b>isimli eseri bu konuyu oldukça güzel ve ayrıntılı işlemektedir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Peki "insanlık ailesi" ne zaman bir aile olduğunu hatırlayacak? Antik çağ düşünürlerinin dediği gibi Tanrı Güneşi, ayı, dünyayı ve bütün varlıkları yalnızca belirli bir ırk, din, dil, toplum ve topluluk için yaratmamıştır ki! Bütün bir insanlık için yaratmıştır ve yarattığı olanaklardan da hiç kimseyi yoksun bırakmamıştır. <b>B<i>ütün yoksunlukları ve kötülükleri üreten insandır. Dini, dili, ırkı, rengi, inanışı, coğrafyası fark etmiyor.</i></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b><i><br /></i></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><i>Einstein'a atfedilen "Önyargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur" sözü ne kadar doğru. İnsanlar artık önyargılarının ve acele genellemelerinin sefil köleleri olarak yaşamaktadırlar ve bunun farkında bile değildirler.</i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Cemil Meriç, "Batı aklın, Doğu hikmetin (bilgeliğin) vatanıdır" demişti. Aslında bir zamanlar aklında mekanıydı Doğu. İnsanlığa çok değerli katkılar sunabilmişti. Bugünkü manzarada ne akıl görünüyor, ne vicdan, ne ahlak, ne hukuk, ne de hikmet... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Kolayca "etiketleme sefaleti", insanlığın yıkımıdır. Acele genellemeler ve etiketlemeler bir kısım insanlar, gruplar ve topluluklar için kazançlı olabilir. Ancak, toplumlar, ülkeler ve insanlık için telafi edilemeyecek kayıplara neden olabilmektedir. </span></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-7406686807381125952019-07-23T19:31:00.001+03:002019-07-24T17:35:26.576+03:00İNSAN UNUTUR!<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bir ara Heinrich Böll'ün Frankfurt Konferansları isimli çok eski basım bir kitabı elime geçti. Almanya'nın ve Almanların dramını anlatan</span><span style="font-size: large;">; milletleri </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik19EidK_B4VHs4OTWmYyJgEYdRGsUrvHG_EK0dsxmi9pTC3us5rEsm9Bg3SWHPWmYyNC2cl6QpnVaKJYO6XFIrooOGq98ZBrsIfrJEvrSQcx_ZyZRPSZlHlLqgXCQbAGM88Mpp2ODFp8/s1600/15894369_303.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="394" data-original-width="700" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik19EidK_B4VHs4OTWmYyJgEYdRGsUrvHG_EK0dsxmi9pTC3us5rEsm9Bg3SWHPWmYyNC2cl6QpnVaKJYO6XFIrooOGq98ZBrsIfrJEvrSQcx_ZyZRPSZlHlLqgXCQbAGM88Mpp2ODFp8/s400/15894369_303.jpg" width="400" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">yücelten ve çökerten durumları tutarlı bir biçimde ortaya koyan bir kitaptı bu. Almanya'nın Weimar Cumhuriyeti dağıldıktan sonra faşizme teslim olduğu 1933-1945 yılları için "Almanlar kültürleri zedelenmiş bir millet" betimlemesi yapıyor kitap. Almanlar ne yaptı ki, kültürleri zedelendi? Faşizmi iliklerine kadar yaşadılar, onlarca milyon insanın ölümüne neden oldular da ondan. </span><span style="font-size: large;">"Zedelenmemiş ve hasar görmemiş kültür" yaşamdan yanadır. Cehalet ise ölümden yana... </span><span style="font-size: large;">Almanlar bu dönemde otomata dönüştü; birşey tasavvur edemediler, düşünemediler. Yalnızca yukarıdan gelen emirlere teslim olan robotlara dönüştüler. Oysa, "birşey tasavvur edebilmek (hayal edebilmek, tanımlayabilmek, tasarlayabilmek), kültürlü olmanın en yüksek düzeyidir" diyor Böll. Haksız da sayılmaz.</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Kitlesel yıkımlar ve acılar düşünceyi öldürür. Düşünce öldüğünde kültür ölür, insan ölür. Yıkımdır bu! </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve bu durumu Adorno çok yakıcı bir biçimde ifade ediyor: "Auschwitz'den sonra artık şiir yazılamaz." Daha da ileri gidiyor ve "Auschwitz'den sonra insan artık nefes alamaz, yiyemez, sevemez, okuyamaz" diyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://www.dw.com/tr/%C3%B6l%C3%BCm-kamp%C4%B1-auschwitz/a-16553363" target="_blank">Auschwitz</a> nedir peki? Nazi zulmünün zirve yaptığı toplama ve soykırım kampı. Şu anda Polonya'da bulunuyor. Soykırım müzesi olarak bütün dünyanın ziyaretine açık. Almanya'da yüksek lisans yaparken Polonyalı bir arkadaşımın daveti üzerine Auschwitz'i görme olanağı bulmuştum. Orada yaşananlar ve yaşatılanlar insanlığın en büyük ve unutulmaz utançları olarak tarihe kazındı. Weimar'ı ziyaret ettiğimde de ilginç bir anekdot anlatmışlardı. Savaş sonrası Almanya'yı işgal eden Amerikalıların bir subayı Weimarlı bir vatandaşa soruyor: "Burada bu kadar zulüm olurken neden hiç müdahale etmediniz." Vatandaş diyor ki, "Bizim bunlardan haberimiz yoktu...." Bunun üzerine Amerikalı subay, "Ben on bin kilometre uzaklıktan duydum da siz nasıl 60 kilometre uzaklıktaki bu kıyımı duymadınız?" </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Auschwitz'in kapısında ne yazıyordu? Şindler'in Listesi filmi gibi birçok filmde hafızalara kazınan o ünlü slogan: "Çalışmak, özgürleştirir. (Arbeit macht frei!)" O dönemin toplama kampı sorumluları insanları öldürerek özgürleştiriyorlardı! </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Peki gerçekten Auschwitz'den sonra "şiir yazılamadı" mı? İnsanlar "nefes alamadı" mı? Daha da ötesi "yiyip içemedi, nefes alamadı, okuyamadı" mı? Adorno haklıydı; bu öylesine bir acıydı ki, insanın bütün duygularını kilitliyor ve insanın "ne kadar kötü olabileceğini, kötülüğün zirvesini" gösteriyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ama ne oldu?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Herkes unuttu Auschwitz'i. Çünkü, dünya kapitalizme ve gündelik zevklere yenik düştü. "Çalışmak özgürleştirir" zalimliğinin yerini "tüketim özgürleştirir" zalimliği aldı ve insanlar başkalarının acılarına karşı tüketim kültürü sayesinde duyarsızlaştı. Tüketim kültürü adeta insanlığı uyuşturdu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Oysa "İnsanı insan yapan onun dili, sevgisi ve de birbirlerine olan bağlılığıdır ve bu unsurlar insanı kendisiyle, başkalarıyla ve Tanrı'yla ilişkilendirir" diyordu Böll. İnsanın tarihsel dramı günümüzde o ünlü ifadeyle "post truth" bir drama dönüştü. Yaşamıyor, ama yaşıyor zannediyor. Düşünmüyor, ama düşünüyor zannediyor. Vicdansız, ama vicdanlı olduğunu zannediyor. İki yüzlü ve hatta çok yüzlü, ama son derece dürüst görünüyor. Son derece bencil, ama özverili ve empati düşkünü rolünü muazzam oynuyor. Kötülüğün en profesyonelini yapıyor, ama muazzam mazlum rolü oynuyor. Otomata dönüşmüş, ama beyin taşıdığına inanıyor. İnsanlığı terk edeli çok olmuş, ama insan rolünü mükemmel oynuyor. İnsanların arttığı, insanlığın gittikçe tükendiği çağı düşünebilenler iliklerine kadar yaşıyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Beyaz Köpek Balığı Derili Takım Elbiseli Adam isimli romanda Kral Faruk ve Nasır dönemi Mısır'ı ve Ortadoğu'da yaşanan acılar yürek burkucu bir biçimde anlatılıyor. Limon Ağacı isimli roman ise gerçek olaylara dayanan sarsıcı bir Filistin dramıdır. Tarihe tanıklık ediyormuş gibi yaşıyor insanlar, ancak sinemada bir film seyreder gibi. Bütün gerçeklikler insanlar için artık bir film, kurgusal bir roman, popüler bir roman. "Tüketiyorum o halde varım" felsefesi her şeyi anlık tüketen insanları anlatıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ancak bunlar ötekiler için "anlık hayretler, anlık şaşırmacalar, anlık hüzünler, anlık empatiler, anlık insanlaşmalar vs..." </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Artık fikri sabit haline gelmiş kanaatim:</span><br />
<span style="font-size: large;">Yeryüzünde şaşıracak hiçbir şey yok aslında. Kadim kültürümüz bize ne öğretmişti? "İnsan nisyan ile malüldür." </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsan, unutur!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve yine kutsal kitabımız ne diyor?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"İnsan zalim ve cahildir."</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bütün dünya, bütün coğrafyalar üç aşağı beş yukarı benzeri yıkımları yaşar. Yaşayanlar, yaşadıklarıyla kalır. Ötekiler izler.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve hayat devam eder...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-43808509127746862292019-07-09T23:32:00.001+03:002019-07-09T23:32:09.037+03:00Öğrenen İnsan<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: medium;"><i><b>İlim ilim bilmektir, </b></i></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: medium;"><i><b>İlim kendin bilmektir.</b></i></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: medium;"><i><b>Sen kendin bilmezsen,</b></i></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: medium;"><i><b>Bu nice okumaktır? Yunus Emre</b></i></span><br />
<span style="font-family: "courier new" , "courier" , monospace; font-size: medium;"><i><b><br /></b></i></span>
<span style="font-size: large;">Bu aralar yalnızca "insan" ve "onun öyküsü" üzerine okuyor ve </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKPvTkL4Mk9gl9GU-OfWNk0D6OMExHUuyL30DJgsgmGkFVnF7mnycHg9dQgTt-jy_7lHEBNo11K_xhxrEex0L3JMuuf07tp99MHV0ZEk5es4MykTx-E35K0IIMdGsVwoz4s3jfsC7xtY0/s1600/1497122840_denemeler-michel-de-montaigne.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="430" data-original-width="300" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKPvTkL4Mk9gl9GU-OfWNk0D6OMExHUuyL30DJgsgmGkFVnF7mnycHg9dQgTt-jy_7lHEBNo11K_xhxrEex0L3JMuuf07tp99MHV0ZEk5es4MykTx-E35K0IIMdGsVwoz4s3jfsC7xtY0/s320/1497122840_denemeler-michel-de-montaigne.jpg" width="223" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">kendimce düşünmeye çalışıyorum ve bunu yaparken insanlık tarihi boyunca da bu konularda düşünenlerden yararlanmaya çalışıyorum. Düşünmek, iyi iş. İnsanın ruhunu ve kalbini besliyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">İnsanın yaşam yolculuğunun gizemi hakkında yeterince düşünülmüş, konuşulmuş aslında. Bir önceki <b><i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><a href="http://akifce.blogspot.com/2019/07/yasama-isi.html" target="_blank">yazıda</a> </span></i></b>ve daha önceki bir <b><i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><a href="http://akifce.blogspot.com/2019/01/hayat-kalici-cozumu-olan-gecici-bir.html" target="_blank">yazıda</a> </span></i></b>bu düşüncelerden bazılarına değindim. Bu yazıda da biraz dağınık da olsa aynı yolda devam edeceğim. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanın <i style="font-weight: bold;">doğru </i>bilgiye ulaşması diye bir kesinlik var mıdır? Genelde her şey görecelilik üzerine kurulu gibi görünüyor. Çünkü, insanlık tarihi bunu gösteriyor. Bilginin kaynağı, farklı dönemlere ve toplumlara göre değişmekle birlikte vahiy, akıl ve deney gibi farklılıklar gösteriyor. İnsanlar bugüne kadar temel olarak genellikle bu kaynaklardan beslenerek kendi yaşamı için doğru olanı bulmaya çalışmış. Ancak, genel bir fotoğraf çekildiğinde nesnel bir bakışla bakarsanız aynı din, aynı ideoloji ve aynı düşünce sistemi içinde bile birliktelik yok. Doğrular ve yanlışlar hakkındaki tutum ve kanaatler ve hatta davranışlar inanılmaz farklılıklar gösteriyor; "aynılıkların içerisinde" muazzam düşmanlıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. O halde bizim için iyi olanı, bizi geliştirecek olanı, bizi zihinsel ve duygusal zenginliğe götürecek olanı nasıl bulacağız?</span><br />
<span style="font-size: large;">Bugün bütün dinler, ideolojiler, sistemler "kendi üstünlükleri" hakkında tavizsiz. İnsanı mutlu edecek yol ve yöntemler konusunda dinler ve ideolojiler ne diyor? İnsanın mutluluğu yer yüzünde mi, öbür dünyada mı? Dinlere göre ahirette, ideolojilere göre ise dünyada. Platona göre, bu dünya "gölgeler dünyası" ve gerçek dünyanın bir yansıması.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Fransız filozof <a href="http://edebiyatsultani.com/montaignein-denemeleri/" target="_blank">Montaigne</a> (1533-1592), akla ve deneye önem verirdi ve en büyük kaygısının "iç özgürlüğünü" korumak olduğunu söylerdi. İç özgürlüğü? Korkulardan, kaygılardan, beklentilerden bağımsız olmak mı? "Kendini tanıyarak ve öğrenerek" dünyanın bütün ihtişamına, sunduklarına ve tuzaklarına eyvallah etmemek mi?</span><br />
<span style="font-size: large;">"Benim yaptığım şey, bildiklerimi söylemek değil kendimi öğrenmektir. <span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;"><i style="font-weight: bold;">Başkasına değil, kendime ders veriyorum. Ama bunları başkalarına anlatmakla da kötü bir iş yapmıyorum. Bana yararı olan bir işin başkalarına da yararı olabilir."</i> </span></span><br />
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif;">Kendini tanı. Çünkü sen Tanrı'nın muhatabısın. Akıl, bilinç ve yürek sahibisin. </span><i><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">"Kendini olduğundan az göstermek alçak gönüllülük değil, aptallıktır. Kendine olduğundan az değer vermek, korkaklık ve pısırıklıktır. Kendini olduğundan fazla göstermek de çoğu kez kibirden değil, aptallıktandır."</span></i></span><br />
<span style="font-size: large;"><i><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></i></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">Demek ki, değerini hiçleştirmek de değerini abartmak da akıl dışı ve hiçbir nesnelliği yok. Filozofların bütün işinin ve bu arada dinlerin temel kurgusunun insanın en ölümcül kaygısı ve endişesini, yani "ölümü" açıklamak olduğunu biliyoruz. Montaigne de, <b><i>"felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir"</i></b> diyor. Düşünerek, ölüm korkusunu yenmek, Steve Jobs'un dediği gibi bu eşsiz olayın son derece doğal olduğunu ; aslında olması gerekenin bu olduğunu içselleştirmek ancak "kendini öğrenenlerin" işidir. Çünkü, "ölüm, ölümü bekleyişten daha az acı verir." Kafka ne güzel demiş: "<i>Ölümün olduğu bir dünyada hiçbir şey çok da ciddi değildir</i> <i>aslında.</i>" O halde?</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><b><i>*** İnsan, doğru olmasa da işine gelene inanır.***</i></b></span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">Yaşamı cesaretle yaşamak ve tamamlamak gerekir. Seneca, "cesaret, tehlikeye doymaz" demiş. <a href="https://islamansiklopedisi.org.tr/isa" target="_blank">Hz. İsa</a> 33 yaşında çarmıha gerildi. <a href="http://www.hurriyet.com.tr/gundem/buyuk-iskender-iii-alexandros-kimdir-iste-hayati-ve-savas-tarihi-40762785" target="_blank">Büyük İskender</a> 33 yaşında öldü. Tarihin bildiği ve kaydettiği birçok isim 50 yaşını göremeden yaşam yolculuğunu tamamladı. O halde yaşarken, gerçekten yaşamak lazım. İnsanca, cesurca ve vicdanını çöpe atmadan. İnsanlığını eski bir elbise gibi çıkarıp atarak ve ihtiraslarının kölesi olarak, tiksinti verici bir canavara dönüşerek bu yaşam yolculuğunu tamamlamak, insan olarak bu dünyaya gelenler için çok acınası ve zavallı bir son oluyor genellikle.</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">İnsanın yaşam yolculuğu yalnız başlar; yalnız başına gelir bu dünyaya ve yalnız başına gider. "Ey dostlarım, dost yoktur bu dünyada" diyen Sokrates ne güzel ayna tutmuş insanlığa? İnsan yaşamında yüzlerce, binlerce insan tanır. Ama dost diyebileceği, yaşam yükünü birlikte paylaşabileceği kaç kişi çıkar? Öyle iyi gün dostları değil kast edilen elbette. Zor zamanların, zorlu anların dostları. T. Hobbes da bu konuda oldukça karamsarlardan: "İnsan yaşamı yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa sürer." O dönemlerde yaşam elbette çok daha kısaydı. Bugün yaşam uzadı, insanlar göreceli olarak daha iyi koşullarda yaşıyor ancak insanlıklar kısaldı.</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">"İyi insan"ı nasıl tanımlarız? "Akıllı, dikkatli, duyarlı, cesur, dost canlısı, adil, işbirliğine ve yardımlaşmaya açık, dürüst, sorumluluk sahibi vs..." gibi birçok tanımlama var.</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">Kötülüğü meşrulaştıran, yücelten ve önerenler de var. N. Machiavelli " İnsan iki yüzlü olmalıdır. Halk dürüst bilsin. Gerçekte olmasan da olur" diyor mesela. </span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">"Toplumsallığımız iyi olmayı gerektiriyor" diyor bir felsefeci. Belki toplumsallığımız, belki vicdanımız, belki yaradılışımız, belki inancımız, belki de kültürümüz. "İyi olmayanlar" demek ki, hiçbir iyilikten nasiplenemeyenler ya da "nasiplenmiş" görünenler. <b><i>"Kötüler rahat uyuyamazlar. Vicdanları onlardan intikam alır" </i></b>diyor S. Blackburn. Felsefeciler "insan doğasının değişimi" üzerinde de çok tartışıyorlar. "Değişir" diyenler var ve ABD Kanada karşılaştırması üzerinden bunu savunuyorlar. Mesela "ABD'deki cinayet oranının Kanada'nın dört katı olması ancak toplumsal kültürle açıklanabilir" diyorlar. </span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span><span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">İyi insan olmak da, kötü insan olmak da irade işi gibi görünüyor. Ancak, toplumsal birikimlerin de epey günahı var. İnsanın insanları aldatması ne kadar trajikse, kendisini aldatması daha da trajiktir. İnsan, kendini genellikle aldatır. Başkalarının kendisini nasıl gördüğünü göremez. Kendini aldatan, hem suçlu hem de kurban durumundadır.</span><br />
<br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;">Kendini öğrenme yolculuğunda, "öğrenen insan" olmak da ilahi bir armağan. Öğrenen insanlardan olmak dileğiyle...</span><br />
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "georgia" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-43351635300382705172019-07-01T16:20:00.000+03:002019-07-02T19:53:24.687+03:00Yaşama İşi<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Meşru olanı istemek, meşrudur; meşru olanı her yolu kullanarak ve kendini hırpalayarak istemek olan "hırs" ise gayri meşrudur, erdemler kitabına göre. Her insan, yaşam boyu farklı şeyleri isteyebilir; elde edebilir veya edemeyebilir. Önemli olan "isteklerin" meşru ve kabul görmüş yollardan elde edilmeye çalışılmasıdır. Hırs, ise kötüdür. Çünkü, hırs hastalığına yakalanan doymak bilmez bir "muhteris"tir. Hırs ve muhteris kardeştir!</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwe0DQ_79bac7UQXgPgZTBo0kRPiIHs6fNbICphnTcNzomXcufCY6pz4cRPImeQWvYBrIq4h7PpIq-zSfh1swiW0AjyAi_XpkZ58iF3QLYr46j2spUNkpjVahqHGOBZ6AzP6-VhDUqjC0/s1600/0000000120204-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="276" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwe0DQ_79bac7UQXgPgZTBo0kRPiIHs6fNbICphnTcNzomXcufCY6pz4cRPImeQWvYBrIq4h7PpIq-zSfh1swiW0AjyAi_XpkZ58iF3QLYr46j2spUNkpjVahqHGOBZ6AzP6-VhDUqjC0/s320/0000000120204-1.jpg" width="220" /></a></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Gorki, "İnsan ne kadar az isterse o kadar mutlu olur! İstekleri arttıkça özgürlüğünü yitirir" derken , sanırım isteklerin "bağımlılık prangalarına", yani hırs kelepçelerine dönüştüğünü vurgulamak istiyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Mevlana, "Varsayalım ki bütün dünya altın oldu ve hepsi senin oldu. Bu kar ile güneş hikayesi gibidir. Her yer karla dolsa, bir güneş çıkar ve eritir onu. Her yer altınla dolu olsa ve senin olsa, nihayetinde ölüm eritir onu, hiçleştirir" der. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">O halde ölümle bitecek bir yaşamın kıyısında dolanıyorken, insanların "ölümcül hırsla" dünyaya sarılmaları ve her türlü kötülüğü yapabilmeleri nasıl açıklanabilir?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>Sanıyorum, ölümün hiçbir zaman kendilerine uğramayacağına iman ettiklerindendir.</b> <b><i>Yaşam deneyimlerim, ölüme ve sonrasına inananların büyük bir çoğunluğunun da, aslında inanmadığını söylüyor. Ölümü ve sonrasını bilen, hiç kötülüğün peşinde olur mu? İnanmak ayrı, inanıyormuş gibi yapmak ayrı...</i></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9VJD75255WEPKYXjjdslrDIcT0zdrAhJ03_phcxetBg0-FMLc8c9iXhFqOxLrvFb5SAkPICl-4S-igRub3Xk4zTy7qq7uzr34vX-lD4KYko77ub6BSqxoBxVByB4fBZcKpdnESWnKDeA/s1600/1_2a_f-iMNp2Zg8afwdp9dGg%25402x.jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="715" data-original-width="600" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9VJD75255WEPKYXjjdslrDIcT0zdrAhJ03_phcxetBg0-FMLc8c9iXhFqOxLrvFb5SAkPICl-4S-igRub3Xk4zTy7qq7uzr34vX-lD4KYko77ub6BSqxoBxVByB4fBZcKpdnESWnKDeA/s200/1_2a_f-iMNp2Zg8afwdp9dGg%25402x.jpeg" width="167" /></a></i></b></span></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large; font-style: italic; font-weight: 700;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b><i>***</i></b></span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ölüm mutlak. Kimse kaçamıyor. Kimseyi affetmiyor. Ölmek için doğuyor insan.</span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Filozoflar görevlerinin "insanlara ölümü kabullendirmek ve ölümden korkmamayı öğretmek" olduğunu söylüyorlar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Dinler, ölüme kabul edilebilir açıklamalar getiriyorlar. Genellikle ilahi dinlerde de, diğer dinlerde de "yeniden diriliş" için ölüm kaçınılmaz son. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9c4AE6x5sbJ1Z4w_ux77ytmGhPei_tUDV_9YzjU4mK1nC0Q45o89tfFKU84tRVIBR8cjZGOoN0_ZUk9g7ri4utHI5_ffyPpbN8OI97e1IV9fJy0N1FfmfU8z5bH_lcjanJxBfTcQeqgw/s1600/maksim-gorki_1542_b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="357" data-original-width="250" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9c4AE6x5sbJ1Z4w_ux77ytmGhPei_tUDV_9YzjU4mK1nC0Q45o89tfFKU84tRVIBR8cjZGOoN0_ZUk9g7ri4utHI5_ffyPpbN8OI97e1IV9fJy0N1FfmfU8z5bH_lcjanJxBfTcQeqgw/s200/maksim-gorki_1542_b.jpg" width="140" /></a></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ölümü içselleştirmek, kabullenmek yaşayanlar için çok zor. Bundan dolayı hem filozoflar hem de dinler, ölümü açıklama ve insanların kabullenebilmesini sağlama peşinde olmuşlardır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Nietzsche, "ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır" derken, ölüm korkusuna kendince bir açıklama getiriyordu?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok. O halde üzülecek ne var?" demiş Lucretius. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ölüm sonrasına inansan da, inanmasan da ölüm mutlak ve karşılaşacaksın. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ancak, bunca varlık niye? Sevgi, umut, insani etkileşimler niye? Bunca kötülük niye? Bunca iyi insan nereye?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Hepsinin ya sonsuz bir ödülü ya da cezası olması gerekmiyor mu?</span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İyilikler ve kötülükler karşılıksız kalacaksa, hangi yasanın ya da ahlak kuralının ne anlamı olabilir ki?</span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ölüm sonrası...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Diriliş?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Mevlana, ölüme büyük bir mutlulukla "Şeb-i Arus" demişti. Sevgiliye kavuşma anı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Sokrates de, ölüme güle oynaya gitmişti. "Hem Tanrı'yı göreceğim, hem de dostlarımla (Homeros) buluşacağım" demişti. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSfZfnPeRV9bBswhLCSuWSAEvV7aii-MBiOGc1HrTEpm0ngCPWO7BBoxNr9Z1d66uVAQkpq5lhGmy5pR3T9w9Ns1YBRLtk8fNm3rAAO8Dgt3Yno0yi7IGotOCADUu6SuURCcEC0OMbkSQ/s1600/19%25283%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="512" data-original-width="512" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSfZfnPeRV9bBswhLCSuWSAEvV7aii-MBiOGc1HrTEpm0ngCPWO7BBoxNr9Z1d66uVAQkpq5lhGmy5pR3T9w9Ns1YBRLtk8fNm3rAAO8Dgt3Yno0yi7IGotOCADUu6SuURCcEC0OMbkSQ/s200/19%25283%2529.jpg" width="200" /></a></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>***</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b>O halde yaşarken ne yapacağız? İşimiz ne?</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Nazım Hikmet'in "Yaşamak umutlu bir iştir" tanımlaması çok hoş. Yaşamak bir "iş." Sonunda kâr veya zarar var.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Peki, bu "yaşama işini" nasıl yapacağız ve işimizi nasıl geliş</span><span style="font-size: large;">tireceğiz?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Yaşamanın amacı nedir?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Gorki, "Yaşam üstüne düşünmek, onu yaşamaktan daha zor" diyor. Bu yüzden sanırım Ali Fuat Başgil, "Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur" demiş.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5shIIMWWOA-LZ3cHizXDqtSUGCb_Z7lvRW8Rx_Nce1Y1JLa0eW2OZpZH8s-gnrNrlhSw4HiygjwChp9j7owNYFSG40J3rxBe8MAQIvcaTzXpCyflZWizJXqCp67_qP_ZUGlkbg9MImPI/s1600/En-G%25C3%25BCzel-Mevlana-S%25C3%25B6zleri.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="600" height="133" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5shIIMWWOA-LZ3cHizXDqtSUGCb_Z7lvRW8Rx_Nce1Y1JLa0eW2OZpZH8s-gnrNrlhSw4HiygjwChp9j7owNYFSG40J3rxBe8MAQIvcaTzXpCyflZWizJXqCp67_qP_ZUGlkbg9MImPI/s200/En-G%25C3%25BCzel-Mevlana-S%25C3%25B6zleri.jpg" width="200" /></a><span style="font-size: large;">Düşünenler, yaşam işinin amacının kutsal olduğunu ve "<i><b>Kutsal olan(ın), kişinin kendi hakikati için çıktığı arayış</b>" olduğunu söylüyorlar. Çok sarsıcı düşünceler geliştirmiş olan Nietzsche bu </i></span><i style="font-size: x-large;">fikirde en azından. </i></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><i>Büyük tasavvuf adamı ve halk ozanı Yunus Emre, "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir" derken, Nietzsche'nin tanımladığı yaşam amacını yüzyıllar öncesinden haykırmıştı. </i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><i>Düşünenler ve arayanlar genellikle aynı sonuçta buluşuyorlar (mı?)</i></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large; font-style: italic;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><i>***</i></span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Peki insanlar ne yapıyorlar ve ne arıyorlar yaşam yolculuğunda?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"İnsanlar unutma ve avunma ararlar, bilgi değil..." diyor Gorki.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ne kadar haklı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Carpe Diem! </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Anı yaşa!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Peki;</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Yaşamı anlamlandırma?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Hayır, kalsın!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Anı yaşa!</span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Anlaşılmayanı anlamaya çalışmak yerine, anı yaşa!</span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Sonra?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Unut!</span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Hayır, değil!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bu, değil!..</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Anlamak ve anlamlandırmak işidir, insanın biricik işi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Öldükten sonra adımın anılmayacağını bilmek hoşuma gitmiyor" diyordu Alev Alatlı romanının birinde. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">O da, yaşamın amacını "yaşamın koordinatlarını öğrenmek" ve elbette "tamamlanmak" olarak belirliyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Nasıl tamamlanacağını da insan bilemiyor işte!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Çünkü, toplum denen makine düşünmeye fırsat bulamayan otomatlara dönüştürüyor insanları...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Erich Fromm'un "Özgürlükten Kaçış" kitabı tamamen bunu anlatıyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve Nurettin Topçu'nun "Var Olmak" isimli kitabı da...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
***<br />
İlgili bir yazı için:<br />
<h3 class="post-title entry-title" itemprop="name" style="background-color: #eeeeee; font-family: Arvo; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0.75em 0px 0px; position: relative; text-align: start;">
<span style="color: blue; font-size: small;"><i><a href="https://akifce.blogspot.com/2019/01/hayat-kalici-cozumu-olan-gecici-bir.html" target="_blank">HAYAT KALICI ÇÖZÜMÜ OLAN GEÇİCİ BİR DURUMDUR</a></i></span></h3>
<a href="https://akifce.blogspot.com/2019/01/hayat-kalici-cozumu-olan-gecici-bir.html">https://akifce.blogspot.com/2019/01/hayat-kalici-cozumu-olan-gecici-bir.html</a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-28533754443963178762019-06-21T08:47:00.002+03:002019-06-21T08:47:57.010+03:00PLİMSOL ÇİZGİSİ<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">İnsanların, toplumların, devletlerin ve sistemlerin hepsinin de sınırları vardır. Bu sınırlar aşıldığında; duruma göre insanlar önemli sorunlarla karşılaşır, toplumlar kaybeder, devletler yıpranır ve sistemler de çöker. </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNSny0PCIE3AYUh00fjX2yuCiLqNfi7aRQv9wnkqWF575KlF374rEVatPFhZ3us8jGo1nQwfjKvSIGvD3tYNFTVjiutBsv3s3OdRNwIU-U47AJy0SlNuBaaoVNQIvetXxNWbgW01Fop-E/s1600/33850387_tn50_0.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="500" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNSny0PCIE3AYUh00fjX2yuCiLqNfi7aRQv9wnkqWF575KlF374rEVatPFhZ3us8jGo1nQwfjKvSIGvD3tYNFTVjiutBsv3s3OdRNwIU-U47AJy0SlNuBaaoVNQIvetXxNWbgW01Fop-E/s320/33850387_tn50_0.jpg" width="320" /></a></span></div>
<br />
<span style="font-size: large;">Bireysel, toplumsal ve sistemsel düzeylerde, insanlık tarihi boyunca iyilik ve kötülük çatışması hep var olmuştur. İnsanlığın bunca deneyimine rağmen bütün dünyanın üzerinde anlaşabildiği bir toplum ve yönetim modeli henüz bulunamamıştır. Bulunan en iyi idare biçimi kuşkusuz demokrasidir ve demokratik rejimleri elbette istisna tutmak gerekir. Fakat, gelişmiş demokrasilerinde zaman zaman çıkmaza girdiği kaçınılmaz bir gerçektir. "Ehven-i şer" kavramı, demokrasiyi "kötünün iyisi" olarak tanımlamak üzere kullanılır. Gerçekten de totaliter sistemlere bakıldığında, insanlığın özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana temsili demokrasileri son durak olarak gördüğü söylenebilir. İnsanlığın bugüne kadarki deneyimleri de demokrasiden başka çözüm olmadığını göstermektedir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Winston Churchill'e atfedilen bir söz vardır: "Bir konuşma (yazı) hakkında hüküm vermek için kim söyledi, ne söyledi, nasıl söyledi sorularının yanıtlanması gerekir." Sözün kaynağı, içeriği ve söyleniş biçimi etkisini belirler. En önemli ve paha biçilmez gerçekleri ifade etmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu yüzden az çok kavramlara hakim olmak, söylenenlerin içeriğini bilmek önemlidir. "Ağzı olan konuşuyor" diye herkesin her konuda konuşmasını eleştiren bir deyiş var malum. Tarihsel olaylar ve kişiler hakkında yorum yapmak son derece zor. Sistemler hakkında da... En iyisi karşıt düşünceleri analitik bir yöntemle okumak her zaman. İnsanlığın bugüne kadar "iyi denilebilecek" bir yönetsel sistemi bulamaması ve kuramaması çok da anlaşılabilir bir durum değildir. Ama ne yazık ki, hakikat budur! Lenin, "tarih hepimizden daha kurnazdır" derken sanırım "tarih kendi doğrultusunda akar ve kişiler de onu yönlendirdiğini zannederek akan bu nehrin içerisinde çırpınır durur" demek istemişti.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Öngörüler genellikle yanlışlanıyor. "Tarihin kurnazlığı" da burada ortaya çıkıyor ve tarih (kader) kendi kurallarıyla bütün öngörüleri yıkabiliyor. Mesela, "sömürgecilik çöktükten sonra Batılı ülkelerin çökeceği" öngörüsü yanlış çıkmıştır. Tam aksine, Batı bütün dünyanın gözünün içine baktığı bir coğrafya olmuştur. </span><br />
<span style="font-size: large;">John Strachey'e göre ilk imparatorluklar esir avlama şirketleridirler ve artık değer için sömürü düzeni geliştirmişlerdir. Kölelik, tarım devrimi sonrasında büyük işgücü gereksinimini karşılamak için ortaya çıkmıştır. </span><br />
<span style="font-size: large;">Sömürgecilik, insanları zorla mutlu kılmaya çalışmak olarak da tanımlanmıştır. İngiltere'nin Hindistan'ı sömürmesi veya geliştirmesi (!) böyle bir durumdur. </span><br />
<span style="font-size: large;">Sendikacılık, işçi hakları, sosyal güvenlik, örgütlenme özgürlüğü , düşünce ve ifade özürlüğü gibi temel haklar ve güvenceler dünyanın çeşitli yerlerindeki ağır emek sömürülerine karşı geliştirilen ve demokrasinin temel değerlerine dönüşen güvencelerdir. </span><br />
<span style="font-size: large;">İnsanlık tarihinin evrimi, insan haklarının da gittikçe güçlenmesine ve insanların toplumsal ve yönetsel sistemde daha fazla söz sahibi olmasına yol açtı. Örneğin, demokratik katılımın en temel göstergesi olan oy kullanma hakkının genişlemesi oldukça uzun bir zaman almıştır. İngiltere'de 17. yüzyılda partileşme başlamasına karşın, kadınlara oy hakkı ancak 1918 seçimlerinde verilebilmiştir. Her şeye karşın, Batı demokrasilerinin başarısı küçümsenemez. Dünyanın geri kalanının durumu gözler önündedir. </span><br />
<span style="font-size: large;">Yakın bir döneme kadar Sovyetler Birliği Batı demokrasileri karşısında "farklı bir sistemin" güvencesiydi, yıkıldı. Devletin aşırı büyümesi, insan haklarının partiye feda edilmesi, demokratik hakların kullanılamaması, Sovyetleri demokrasi dışı bir rejim yapmıştır ve insan doğasına aykırı bu yapı çökmüştür. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">19. yüzyılda gemilere suya batabilecekleri kadar yük almalarını belirleyen çizgiye Plimsol Çizgisi denmiştir. Nedeni ise, İngiliz Milletvekili Plimsol'ın çıkardığı bir yasadır. Devlet gemisinde de çizgi yukarıda kalırsa kurumlar ilerleyebilir ve yoluna devam eder. Devlet gemisinin yükü artırılır ve çizgi suya batarsa demokrasi yol alamaz. Demokrasinin ve devletin yürümesi demokratik kurallara sıkı sıkıya bağlılık gerektirir. </span><br />
<span style="font-size: large;">Yoksulluk, cehalet, ırkçılık, bölücülük, ayrımcılık, hukuksuzluk sorunlarını aşmış ülkelerde Plimsol Çizgisi (demokrasi çizgisi) yukarıdadır ve demokratik kurumlar işler. Diğerlerinde ise mutlakiyet rejimleri kader olur. En azından, tarihin söylediği budur. </span></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-27440551369857286782019-06-10T12:23:00.001+03:002019-06-10T19:14:22.928+03:00UMUTSUZLUK SEMTİNE GİTME<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<span style="font-size: large;">İnsan, her
yerde aynıdır;</span><br />
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Öyküsü değişmez, yolu değişmez.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDFAkx3nsEqTFY0KWFaY6QY3XxVc2ehFA0X9MEHbxBwET5p85YtVqtF5aflvXvLu3Jhyphenhyphen7xIoUa3DvwNeXnLNaGxnRvUDl0UwQaKxUxksIzcrIrNvfBJJ8fcUI-N1EkzWgo2SFsHiD38PQ/s1600/mevlana.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1592" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDFAkx3nsEqTFY0KWFaY6QY3XxVc2ehFA0X9MEHbxBwET5p85YtVqtF5aflvXvLu3Jhyphenhyphen7xIoUa3DvwNeXnLNaGxnRvUDl0UwQaKxUxksIzcrIrNvfBJJ8fcUI-N1EkzWgo2SFsHiD38PQ/s320/mevlana.jpg" width="241" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">
</span><span style="font-size: large;"><br /></span><br />
<div>
<span style="font-size: large;">Ve insanın
yolları hep aynı duraklardan geçer…</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Nerede harabeler varsa;</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Orada hazineler için umut vardır...</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Her insan
acı çeker,</span><br />
<span style="font-size: large;"> </span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Her insan ızdırabın
semtine gider…</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Ne olursa
olsun, unutma ki;</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;"> Ne u</span><span style="font-size: large;">mutlar var, umutsuzluk
semtine gitme;</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Ne güneşler
var, sakın ha karanlığa gitme… </span><br />
<span style="font-size: large;"> Mevlana</span><br />
<br />
<br /></div>
</div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-54911972551940317622019-06-01T12:01:00.001+03:002019-06-10T19:19:55.055+03:00Birey, Toplum ve Devlet Üzerine<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Siyasal düşünceler tarihi, bireyin toplum içindeki ve devlet karşısındaki konumunun tartışılması tarihidir. Bu düşüncelerin evrilmesi sonucunda, "ehven-i şer" (kötünün iyisi) olarak tanımlanan demokraside uzlaşılmıştır. Dünyanın tamamında olmasa da önemli bir kısmında demokrasi düşüncesi vazgeçilmezdir. Günümüzde de, demokrasinin geliştirilmesi üzerinde önemli düşünceler geliştirilmekte ve önerilerde bulunulmaktadır. Yapay zekanın ve iletişim teknolojilerinin zorladığı yeni bir demokrasi anlayışı dünyanın </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVpD0aHG8wbVAgZthY4Y8J5t8xBUC6rvmu2PeX_3qjD12wpRWvd_GzXqBbo1iVUJCal8dUQU45oepGYqfOF8LY__XMlsvtBj_VcYYiKwjK_8G3BILenWLbqOKeiG6wfFo2Bb-u6DgBYrA/s1600/0000000503535-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="412" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVpD0aHG8wbVAgZthY4Y8J5t8xBUC6rvmu2PeX_3qjD12wpRWvd_GzXqBbo1iVUJCal8dUQU45oepGYqfOF8LY__XMlsvtBj_VcYYiKwjK_8G3BILenWLbqOKeiG6wfFo2Bb-u6DgBYrA/s320/0000000503535-1.jpg" width="219" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">gündemindedir. Ancak, bu yazıda çok kısa bir düşünce tarihi yolculuğu yapılmaktadır.</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Bilimsel bakışın sağlıklı olanı, "siyah beyaz" değil de "gri" olandır. "Ya, ya da" diye kesin belirlemeler yerine "hem hem de" biçiminde bir analitik yaklaşım doğrulara daha kolay ulaştırabilecektir. Her şeye "siyah beyaz" değerlendirmesiyle bakmak hem birey için hem de toplumlar için felaket olabilmektedir. Karl Popper'in "Açık Toplum ve Düşmanları" isimli ünlü çalışması siyasal düşünceler tarihini bu açıdan analiz etmektedir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Değişim ve statüko (olanı olduğu gibi korumak) milattan önceki düşünürlerin de en önemli tartışma konularından biriydi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Herakleitos, ünlü deyişi "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" ile değişimin varlığın kaçınılmaz bir yasası olduğunu ısrarla vurgulamıştır. Hesiodos, "insanın zamanla hem beden hem de ruh açısından soysuzlaştığını" belirterek "değişime" karamsar bir anlam da yüklemiştir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Antik Yunan ve Doğu düşüncesine göre, dünya eşyanın bir toplamıydı. Herakleitos'a göre "kozmos olsa olsa rastgele dağıtılmış bir çöp yığınıdır." Kaos kuramcılarına göre de, dağınıklık vardır, rastgelelik yoktur. Karmaşıklık içinde kusursuz bir düzen vardır. Yine Herakleitos, dünyanın "şeylerin toplamı" olduğu düşüncesine karşı çıkıyor ve dünya "bir süreç, değişim ve akıştır" diyor. Bütün süreçlerde bir <i>ölçü, akıl, yasa ve hikmet vardır. </i>Güneş varlık yasalarına itaat eder, insan da toplumsal yasalara. Güneş zamanı ayarlar ve mevsimleri düzenler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Sosyal statike karşı (durağanlık), sosyal dinamiki (hareketliliği) savunmuştur. Diyalektik düşüncenin savunucusudur. <i style="font-weight: bold;">Karşıtlar bütünü tamamlar, sıcak soğuk, soğuk sıcak olabilir; genç yaşlanır, doğan ölür. İyi ve kötü birbirini tamamlar, hakikate ulaştırır. </i>Hegel diyalektiğinin en önemli esin kaynağıdır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><b><i><br /></i></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Platon, "devlet" konusunda çok önemli düşünceler geliştirmiştir. Ancak, gençlik dönemindeki düşüncelerin çoğunu olgunluk döneminde terk etmiştir. Herakleitos değişimi savunurken, Platon statükoyu savunmuştur. Platon'a göre değişmek bozulmak ve çürümektir. "Her çeşit adi ve çürüyen şeye karşılık çürümeyen yetkin bir varlık vardır. Formlar veya İdealar Kuramı bu anlayış üzerine geliştirilmiştir. Dünyada var olan herşey asıllarının birer gölgesi olmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Siyaset bilimciliğinin yanında ilk toplumbilimcilerden biri olarak kabul edilen Platon değişimin kötülük olduğunu da söylemiştir. Değişim toplumsal çürüme ve bozulmaya neden olmaktadır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Farklı yönetim biçimlerini de tanımlama çabası içinde olmuştur: Timokrasi, şan ve ün arayan asillerin yönetimi; oligarşi zengin ailelerin yönetimi; demokrasi ise özgürlüğün yönetimidir. İdealar dünyası gökteki şehirlerin yansımasıdır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Faşizm çağrıştıran birçok önerisi olmuştur. Irkçı ve seçkinci düşüncelerin esin kaynağı olduğu da kabul edilmektedir. Çünkü, bekçilerin (muhafızlar, memurlar) saf ırk oluşturularak bunlardan seçilmesi gerektiğini savunmuştur. Ayrıca, bireyi topluma feda eden bir anlayışı da savunmuştur. Parça bütün içindir, birey toplum içindir. Toplumsal tabakalaşmayı savunmuş ve bunu madenlerle tanımlamıştır. Altın, gümüş, bakır gibi toplumsal kesimlerde ayrı tabakalarda ve oldukları yerde durmalıdır. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwjzLqA86mNH1I7QPhH1mJl4sJh5kz9yDS2TqU0GnYbRU4EBmXEI6oqKy3HGRZdKEX2pDtXBTlktGjRKox9wl9h2Wf-m9ytiBIHMLSRQyo9JaLbz27f8kvobzn-CXD9OhsPWzEtf_24iQ/s1600/devlete67339357f360657ab262b04833ac69f.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="320" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwjzLqA86mNH1I7QPhH1mJl4sJh5kz9yDS2TqU0GnYbRU4EBmXEI6oqKy3HGRZdKEX2pDtXBTlktGjRKox9wl9h2Wf-m9ytiBIHMLSRQyo9JaLbz27f8kvobzn-CXD9OhsPWzEtf_24iQ/s320/devlete67339357f360657ab262b04833ac69f.jpg" width="204" /></a></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Platon'un "yönetici nasıl olmalıdır" sorusuna verdiği yanıt, "bilge (filozof) krallar yönetmelidir. Ancak, Kant'ın buna itirazı vardır: "Kralların filozof, filozofların kral olması beklenemez. Çünkü, iktidara sahip olmak, aklın özgür yargılama yetisini kaçınılmaz biçimde azaltır. Bununla birlikte bir kralın bilgelerin sesini kısmaması ve onlara kamu önünde söz ve anlatım hakkı tanıması zorunludur."</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Son söz:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">"Demokrasi her şeyi çözümleyemez. Ancak, günümüzün ve geleceğin alternatifsiz siyasal sistemidir. Ortak aklın çalışmasına ve çeşitliliğe olanak verdiği için demokrasiden vaz geçilemez." </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">John Strachey </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimQoCxQdF0CBDD-ifLAd5fXfe080P4BGXZxPvHE82jhcJL8AhfxqOCZ425tWs5A-wjKXpkwOChcBAyxNPfioSxvanfSIKUckYLNeivtdkpYW5S_W7AXuTb-uK_D8rdafpQRJmmYv5Hw5U/s1600/0000000253572-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="399" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimQoCxQdF0CBDD-ifLAd5fXfe080P4BGXZxPvHE82jhcJL8AhfxqOCZ425tWs5A-wjKXpkwOChcBAyxNPfioSxvanfSIKUckYLNeivtdkpYW5S_W7AXuTb-uK_D8rdafpQRJmmYv5Hw5U/s320/0000000253572-1.jpg" width="212" /></a></span></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-10400514078439751032019-05-24T22:22:00.000+03:002019-05-25T13:00:57.173+03:00Özgürlükten Kaçış<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Erich Fromm'un Özgürlükten Kaçış kitabı, insan doğası ve sosyal sistem ilişkileri üzerine oldukça zihin açıcı.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_RueDVTaCBLi2UfIgvdbUhWBu9GxPMkTkDaIcH_La7sHvBoVoRN4ETsqlb6B-pE1imwRwqGJKz3VVachfCd5pjmRtP0zb48LRqHoVWkBv7eNiEKUPVW-v1c7zs2jXId_HjYNTADi6tio/s1600/0000000648274-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="386" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_RueDVTaCBLi2UfIgvdbUhWBu9GxPMkTkDaIcH_La7sHvBoVoRN4ETsqlb6B-pE1imwRwqGJKz3VVachfCd5pjmRtP0zb48LRqHoVWkBv7eNiEKUPVW-v1c7zs2jXId_HjYNTADi6tio/s320/0000000648274-1.jpg" width="205" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">
</span>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">"İnsan ne istiyor?", "Neyi arıyoruz?", "Sosyalleşmeye veya bir başkasına neden gereksinim duyarız?" "İnsan doğasının özü nedir?"</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Üzerinde düşünülmesi gereken çok soru var. Bu soruların içinde "özgürlük ve insan ilişkisi" nasıl bir konumda? Bunu da sanıyorum büyük yığınlar hiçbir zaman düşünmezler. Özgürlük, "insan olmanın" gereği midir? Yoksa, "topluma, ötekine ve bir takım ilişkilere feda edilmesi gereken" bir vazgeçiş midir? Nedir özgürlük? </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Fromm'un anlatımlarına bazı yorumlar katarak insan doğası ve özgürlükle ilgili küçük değiniler sunmak istiyorum:</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Demek ki, insanın doğal ve elinden alınamayan haklarının dışında her şey değişebilir." Thomas Jefferson </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">(<i>O halde insanlığın tarih öncesi ve sonrasıyla genel olarak üzerinde uzlaştığı fakat ortak bir uygulama geliştiremediği biricik alan insan hakları alanıdır. İnsanın doğuştan ve sırf insan olduğu için sahip olduğu haklar.)</i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><i>- </i>İnsan, yalnız kalmaktan dehşet duyar. (Doğası/yaradılışı gereği). Ve bütün yalnızlık türleri içinde en korkuncu manevi yalnızlıktır. "İnsan hangi halde olursa olsun, ilk düşüncesi kendisiyle aynı kadere sahip olan bir arkadaş edinmektir." Honore de Balzac</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- Çocuğun gelişiminde yalnızlık etkeni çok belirleyicidir. "Yalnız bırakılma olasılığı çocuğun bütün varlığını tehdit eden en ciddi tehlikedir." </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Kapitalizm, insanı loncanın baskıcı ve denetleyici ortamından kurtarıp ona kendi gücüne güvenip, şansını deneme olanağı vermiştir. Bireysel çabaları kişileri başarıya ve ekonomik bağımsızlığa götürmüştür. Kişi, ekonomik ve politik bağların köleliğinden kurtulmuştur. Ancak, bu kez zayıf kalmış, yalnızlaşmış ve soyutlanmıştır. Endişeli bir varlığa dönüşmüştür."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "İnsan yalnızlığını yenmedikçe yaşamını anlamlandıramaz." </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Kin ve nefret şiddetli bir tahrip etme ve yıkma arzusudur; sevgi ise şiddetli bir heyecanla benimseme ve kabul etmedir. Sevgi insan varlığını anlamlandıran tek ve en önemli duygudur..."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Bencilliğin kökleri insanın kendisinden hoşlanmamasıdır. Kendisinden hoşlanmayan, kendi değerini kabul etmeyen insan, kendi benliği hakkında sürekli endişe duyar. Yalnızca kendisiyle ilgilenmek, her şeyi kendisi için istemek oburluğunu göstermek zorundadır. Çünkü, güvenlik ve tatmin duygusundan yoksundur."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Ekonomik bunalımlar, işsizlik, savaş insanın kaderini belirlemektedir. İnsan kendi dünyasını kurmuştur; fabrikalar ve evler yapmış, arabalar ve elbiseler üretmiş, tohumlarını ve meyvelerini yetiştirmiştir. Fakat kendi eliyle kurduğu bu dünyanın efendisi olmaktan çıkmış, kölesi olmuştur. Yapmış olduğu işe 'tapınma' durumu ortaya çıkmıştır. (İş dini, miktar ideolojisi, yabancılaşma, öğrenilmiş çaresizlik, afazi vs. gibi kavramlar eşliğinde durumun trajedisi resmedilebilir.)</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Prestij ve güç benliği besleyen faktörler olmuştur. Feurbach, Marx, Stirner, Nietzche gibi düşünürler kişinin kendi gelişmesi ve mutluluğu dışında herhangi bir amacı olmaması gerektiğini savunmuşlardır." Birey mi, toplum mu? Ben mi, biz mi? Hep tartışılır ve tartışılacaktır.</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">Özgürlükten kaçış mekanizmaları: Mazoşist ve sadist eğilimler. Baskı ve itaat...</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Mazoşist önemsizlik, güçsüzlük ve aşağılık duygularıyla kuşatılmıştır. Sürekli kendilerini suçlar ve eleştirirler. İnsanın kendine eziyet etmekten zevk alması mazoşistik bir sapkınlıktır." </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Sadist, başkalarını kendine tabi kılmak ister. Böylece başkalarını birer araç haline getirerek "çömlekçinin elleriyle istenilen şekle giren çamura dönüştürmek" amacındadır." </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Son yıllarda vicdan öneminden çok şey kaybetmiştir. Otoriter düşüncede eşitlik kavramı yoktur. Tahripkârlık, yaşanmamış hayatların ürünüdür." </span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- Kendi isteklerine göre hareket eden bireyler olduğumuz yanılgısı içinde yaşayan otomatlar haline gelmişiz. Birey kendisinden neyi düşünmesi, hissetmesi ve istemesi bekleniyorsa onu düşünmekte, hissetmekte ve istemektedir."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "Psikolojik bakımdan otomat haline gelenler biyolojik olarak canlı olmakla birlikte heyecan ve düşünce bakımından ölmüş sayılırlar. Onların yaşamı ellerinin arasından kum gibi kayıp gitmektedir. Görünüşteki hoşnutluğa ve iyimserliğe rağmen, modern insan adam akıllı mutsuzdur; gerçekte umutsuzluğun kıyısında yaşamaktadır. "Farklı" olmaya çalışarak teselli bulmaktadır. Ne istediğini, ne düşündüğünü ve ne hissettiğini bilmemektedir."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "En önemli sorun, içtenlik (samimiyet). İçten gelen davranış, benliğin hür davranışıdır." Malcolm X'in " Ben eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzman değilim. Ama samimiyim ve samimiyetim benim referansımdır" sözü de sanırım çok şey anlatıyor. Yeryüzü riyakârlığın kıskacında artık ve "çok yüzlü insanlar" istila etti her türlü varoluşsal ortamı ve ilişkiyi.</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">- "İçinden geldiği gibi davranamamak, gerçekten düşündüğü ve hissettiği şeyleri ifade edememek ve bunun sonucu olarak başkalarına ve kendine 'sahte bir benlik' sunmak, aşağılık duygusu ve güçsüzlüğün yansımasıdır. Kendi kendimiz olamamaktan daha utanç verici bir şey yoktur; kendimize ait olanları düşünmek, hissetmek ve söylemekten daha büyük bir gurur ve mutluluk verecek hiçbir şey de </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqH_iJ_OAA4aLauVYx4K4uTHvHW3l1zxWc089rfXhWokysku3EZNjNo04w7fxDOi8UAotwBBoUL4RZ673kToHtQoGzButN_if7ylzbeplj-wCQYp-ZRDBMxEgljbXpwKmdsgcPZ76LTJ0/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="194" data-original-width="259" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqH_iJ_OAA4aLauVYx4K4uTHvHW3l1zxWc089rfXhWokysku3EZNjNo04w7fxDOi8UAotwBBoUL4RZ673kToHtQoGzButN_if7ylzbeplj-wCQYp-ZRDBMxEgljbXpwKmdsgcPZ76LTJ0/s1600/images.jpg" /></a></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">
yoktur."</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;">"<i>Demokrasi, bireyin tam gelişimi için gereken ekonomik, politik ve kültürel koşulları oluşturan bir sistemdir. Demokrasi dışı sistemler, bireyciliği engeller..." </i></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-3031567440637509602019-05-16T11:56:00.001+03:002019-05-19T01:44:00.385+03:00Albert Camus: İnsan ve Umut<span style="font-size: large;">"Var olma" sorunu ve sorusunu açıklama, ilahi dinlerin temel amacı olduğu gibi felsefenin de temel ilgi alanı olmuştur. Albert </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7Kv42sZ0Jo3nzDX5EQh5z6Ct5b5p_d3K2hugKV4mJrfSG6Ip-0RPVTlTT3t0qBFM1FCDdyBWqZU8ymtgwjfxPlGV3QJ_z7GmlDf_ZhVuLfGncPSMZiXae-A7HRBzsOxFqhMhU_lCYdiQ/s1600/Albert-Camus-Denemeler.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="530" data-original-width="350" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7Kv42sZ0Jo3nzDX5EQh5z6Ct5b5p_d3K2hugKV4mJrfSG6Ip-0RPVTlTT3t0qBFM1FCDdyBWqZU8ymtgwjfxPlGV3QJ_z7GmlDf_ZhVuLfGncPSMZiXae-A7HRBzsOxFqhMhU_lCYdiQ/s320/Albert-Camus-Denemeler.jpg" width="211" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">Camus'nun Denemeler kitabının önsözü Camus'yu "umutsuzluğun yazarı" olarak tanımladıktan sonra şunları söylüyor:</span><br />
<span style="font-size: large;">"İnsan da, yaşam da boşunadır ama yine de yaşamak gerekir. İnsan kaderini sevmelidir. İnsan az bir şey, ama yine de çok şeydir." Filozofların çoğunun temel amacı "ölümü açıklamak ve insanlara kabullendirmek" olarak kabul edilir. Sokrates'ten Montaigne'e bunu görmek olanaklıdır. Denemeler'de de "insanın ölmek zorunda olması" kabul edilebilir bir şey olarak ele alınmıyor. Ancak, ölüm karşısında insanın yaşamı seçmesi gerekir. İnsan her şeyi kaybetmeli ki, her şeyi kazanabilsin. İnsan yiğitçe ve sevgi dolu olarak yaşamalı ki, yaşamını anlamlandırabilsin.</span><br />
<span style="font-size: large;">"Salt maddecilik diye bir şey olamaz. Maddeden başka bir şey daha var. Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimizde bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz." Umutsuzluk içinde umut olmadığı sürece yaşamın anlamı kaybolur gider. Ne olursa olsun umudu korumak gerekir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçük görmezler; yargılamaya değil anlamaya çalışırlar. Sanatçı tarihi yapanların emrine giremez. Sanatçının koruması gereken iki önemli şey vardır: Gerçek ve özgürlük. Sanatçı yalana hizmet edemez ve insanın insanı ezmesine göz yumamaz.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Saint-Exupery, ölmeden önce "çağımdan tiksiniyorum" derken, insanları en güzel yanlarıyla sevmiş olan bir insanın çığlıklarını duyuruyordu. Yine de bu çağ bizim çağımızdır ve insanlardan tiksinerek yaşayamayız. Evet sefalet, yalan, kokuşmuşluk yeryüzünü sarmış. Biz yine de en yüce insanlık değerleri için yaşayacağız. Mesela, dostluk bir değerdir. Ama dostluk öldürüldü.</span><br />
<span style="font-size: large;">Bilgisizliğimizi bildik mi, yobazlığımızı attık mı, insanın hırslarını sınırlandırdık mı, insana ve varlığa dair güzelliği bulduk mu işte o zaman bütün çağların bilgeleriyle aynı yerde buluştuk demektir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Napolyon, Fontanas'a "Dünyada en sevdiğim şey, sadece kuvvetle hiçbir şeyin çözülemiyor olmasıdır. İki şey dünyaya hükmeder: Kılıç ve düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir." Demek, fatihler de kederleniyor zaman zaman. Neyi istemeliyiz? Aklın hizmetine girmeyen kuvvete hiçbir zaman destek olmamayı. İlk işimiz umutsuzluğa düşmemektir. Dünyanın sonu geldi diye bağıranlara kulak vermeyelim. Trajik bir devirde olduğumuz doğrudur. Fakat, umutlu olmak için çok sebep vardır. Dünyada kötülüğü ve sefaleti çoğaltmaya katkı sunmamak; iyiliği ve mutluluğu artırmaya çalışmak da bir erdemdir ve hem aklın hem de vicdanın gereğidir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Son yıllarda dünya genelinde çok insan öldürüldü. Dediklerine göre daha da öldürülecek. Bu kadar ölüm havayı ağırlaştırıyor. Yeni bir şey değil bu! Bilinen tarih, oldum olası büyük katillerin tarihidir. Kabil Habil'i bugün öldürmüş değilki. Bugün de Kabil Habil'i öldürüyor ve kendini haklı çıkararak şeref madalyası istiyor. İnsan öldürmenin bir doktrin olduğu ve kurumsallaştığı bir uygarlıkta cellatların memur kadrolarında olması doğal değil mi? Am bu cellatların balta yerine ellerinde kalem kağıt bulunuyor. Ölüm bir istatistik vakaya dönüştü mü, dünya işleri iyi gitmiyor demektir. Bir insanın yaşamını bir ideolojiye kul köle etmek, onun ölü olmasını istemekten farksızdır.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Karşılıklı konuşma olmayan yerde yaşam da yoktur. Ne yazık ki bugün karşılıklı konuşmanın yerini polemik almış durumdadır. Peki ama polemik nasıl bir makinedir, nasıl işler? Karşındakine düşman gibi bakacaksın, onu basitleştirece, hiçe sayacaksın, yani görmek bile istemeyeceksin. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">En büyük fetih, insanın kendini aşmasıdır. Akıl ve zeka bedenle birlikte ölecektir. Ama bilgi ve eser yaşayacaktır. </span><br />
<span style="font-size: large;">Ütopya gerçekle çekişme halinde olan şeydir. Ama gerçeğin sıkıntıları için çıkış yolları gösterir. </span><br />
<span style="font-size: large;">İyi denebilecek hiçbir siyasal rejim yoktur belki de. Ama demokrasi bu rejimlerin en az kötü olanıdır. Demokrat, rakibinin haklı olabileceğini kabul eden kişidir. Onu serbestçe konuşturur ve söyledikleri üzerinde düşünmekten kaçmaz. Fransa (o dönemin Fransası) bu konuda iyi bir konumda değildir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Hayatın herkes için özgür ve adil olması hepimizin isteyeceği birşeydir. </span><br />
<span style="font-size: large;">Gün doğarken öldürülen yüzbinlerce insan, toprağı duman duman bir Avrupa, milyonlarca ceset, hepsi aynı Avrupa'nın çocukları. Bütün bunlarla ne kazandık?</span><br />
<br />
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-36986725897989825292019-05-05T17:04:00.001+03:002019-05-05T18:19:01.702+03:00Modern Küresel Sistem<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">"Değişmeyen tek şey değişimdir" sözü çok yaygın kullanılıyor. "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" demiş Herakleitos. "Düne ait ne varsa dünle beraber gitti, bugün yeni şeyler söylemek lazım" demiş Mevlana...</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Zaman zaman bir kısım kitaplardan (farklı alanlardan)</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLquUOGGBFmvkQK2_IO2A-FarCuw7MbEorL0IF58ngqvnnh0QoEdBTf-tsSsXgLdoU3ZlGUDMEKIB8H1XanGNzsTw7lvQQ2iUsBCk6oDPMkJ-goL8L7rMrWu8NNW5kcZQHZIMhucxnzvM/s1600/0z8kgltjg2v1ylh1z7u.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLquUOGGBFmvkQK2_IO2A-FarCuw7MbEorL0IF58ngqvnnh0QoEdBTf-tsSsXgLdoU3ZlGUDMEKIB8H1XanGNzsTw7lvQQ2iUsBCk6oDPMkJ-goL8L7rMrWu8NNW5kcZQHZIMhucxnzvM/s320/0z8kgltjg2v1ylh1z7u.jpg" width="240" /></a></span></div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"> alıntılar ve yorumlar yapıyorum. Bunu yaparken, yeni birşeyler söyleme amacım yok. Zira gök kubbe altında söylenmemiş hiçbir şey yok. Yalnızca ve özellikle kendim dünyayı ve yaşam yolculuğunu anlamaya çalışırken, blog yazılarıyla da bunu paylaşmaya çaba gösteriyorum. Okuduklarımın kendimde kalması, okuduğum kitaplara ve verilen emeklere haksızlık diye düşünüyorum. </span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Bu yazıda da çok kısa alıntılarla küresel gidişatla ilgili kitaplara dikkat çekmek istedim:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Immanuel Wallerstein'ın editörlüğünü yaptığı Modern Küresel Sistem kitabı, Jerry Kloby'nin Küreselleşmenin Sefaleti isimli kitabı gibi ezberleri bozan içeriklere sahip. <a href="http://akifcukurcayir.blogspot.com/2011/02/iktidar-elitlerikuvvetler-ayrlg.html" target="_blank">Jerry Kloby</a>, "Üç merkezileşmiş alanın her birinin zirvesinde ekonomik, politik ve askeri elitler bulunur. Bunların hepsi de birbiriyle bağlantılıdır ve ABD'nin yönetim elitlerini oluştururlar" diyor. Küresel politikaları belirleyen de bu üç alanın elitleridir. Tarihsel evreler, aktörler, süreçler, ilişkiler, yönelimler ve faktörler açısından kitaptaki yazılar küreselleşmeyi anlamak için oldukça zihin açıcı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Wallerstein, editörlüğünü yaptığı kitapta 'küreselleşmeyi' sorgularken "geçmiş, gelecek, kapitalizm ve küresel ekonomi" değişkenleriyle bugünkü dünyayı yorumlama çabalarının derlendiğini belirtiyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">En önemlisi, bugünkü kapitalist küresel sistemin 500 yıldan daha fazla bir süreden beri var olduğudur. Küreselleşme tarihsel bir olgudur, çünkü sürekli evrilmekte ve kendini yenilemektedir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Kitabın iddia ettiği gibi "Ve tüm sistemler gibi bizim modern küresel sistemimiz de ölümlü" müdür acaba?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Küreselleşme, pazarın dünya genelinde genişlemesine dayanır. Tarih boyunca 'merkez bölgeler' oluşmuştur. Burjuvazi aracılığıyla bu bölgeler büyümüştür. Kapitalizm bu bölgeler aracılığıyla küresel genişleme evresinde toplumlar arasındaki eşitsizliği büyütmüştür. Tabii ki bu eşitsizliğin bağımsız değişkeni ekonomidir. Ekonomik eşitsizlik olunca diğer tüm alanlardaki eşitsizlik de doğal bir sonuç olmaktadır. Çünkü, bugünkü küreselleşme ayrımcı ve dışlayıcıdır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">1492'de Amerika'nın keşfiyle başlayan ticaret seferberliği ve merkantilizm ruhu devam etmektedir. Bu devamlılık ülkeler, toplumlar ve sınıflar arası eşitsiz bir durum ortaya çıkarmış ve bu eşitsizlik gittikçe beslenmiş ve bugün çok daha yıkıcı bir kimlik kazanmıştır. Avrupa, Kuzey Amerika, Doğu Asya, Afrika, Arap ve İslam Dünyası ülkeleri ve Güney Amerika farklı kategoriler oluşturmuştur. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: large;">Küresel hiyerarşiyi ve eşitsiz işbölümünü anlamak için iyi bir kitap, Modern Küresel Sistem</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-89812340111230628002019-04-28T22:28:00.001+03:002019-04-28T22:28:43.466+03:00Cenab-ı Aşk<span style="font-size: large;">Dücane Cündioğlu'nun Cenab-ı Aşk kitabı, insanın varlık </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYC-jH-qKMUG2IknqFFRAlT2Qj12V1pD2KaCDv8UkEQLUV-66_KtXgGVfqX15qm9x1NeuLir3_JBBZE8c973Glvc85woGAxAll1QGIAFdmIlfxIHAEMFm6E8jf7kFNoYIIiISaFbhl3_M/s1600/cenab-i-ask20130601002220.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="395" data-original-width="270" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYC-jH-qKMUG2IknqFFRAlT2Qj12V1pD2KaCDv8UkEQLUV-66_KtXgGVfqX15qm9x1NeuLir3_JBBZE8c973Glvc85woGAxAll1QGIAFdmIlfxIHAEMFm6E8jf7kFNoYIIiISaFbhl3_M/s320/cenab-i-ask20130601002220.jpg" width="218" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">serüvenine ayna tutuyor. </span><br />
<span style="font-size: large;">Biraz farklı sözcüklerle...</span><br />
<span style="font-size: large;">Yaşamın zorluklarına karşı hangi zihinsel donanım bizi biz yapabilir, koruyabilir, yaşam yolculuğumuzu esenlikle tamamlamamızı sağlayabilir? </span><br />
<span style="font-size: large;">Aşk? </span><br />
<span style="font-size: large;">İnsana mı, Allah'a mı?</span><br />
<span style="font-size: large;">Aşk insanı mı (mecazi aşk), Allahı mı (ilahi aşk) anlatıyor?</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Kendini arayan insan!</span><br />
<span style="font-size: large;">Amacını arayan insan!</span><br />
<span style="font-size: large;">Aramayı arayan insan!</span><br />
<span style="font-size: large;">Aramadan gafil olan insan!</span><br />
<span style="font-size: large;">Ne olduğunu, neye yaradığını, niçin yaşadığını düşünmekten aciz insan!</span><br />
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Kitap'tan devam edelim:</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Izdırap olmadan hiç aşk olur mu?" Nurettin Topçu'nun "Izdırabın Allaha yolu" diye bir kısa makalesi vardı. Varlığın çilesini çekmeden yolu bulamazsın. "Düşünüyorum o halde varım" felsefesi, "Varım, o halde bir amaç için" anlamını taşımıyor mu?</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Öyle ya, aşk almadan vermenin, verdikçe yücelmenin, yaşamak için vermeyi ibadet bilmenin adı değil mi?" Neyi vermek? Benliğini, varlığını, varidatını... Çünkü, hiçbir şeye sahip olmadan geldin ve yaşam yolculuğuna başladın. Giderken de yalnızca karşılık beklemeden verdiklerin, özverili yaşamın; yüzünü güldürebildiğin, yüreğini serinletebildiğin insanların bir dua gibi adını anmaya devam etmeleri seni yaşatacak ve madde olarak hiçbir şeyi beraberinde götüremeyeceksin.</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen." Bütün dünya sensin, bütün alem sensin. Her şey sende başlıyor ve sende bitiyor. Kendinin farkına var, kendi değerini bil.</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Bir bilsen a güzelim, nice yüz suları döktüm ardından." Arayan, bulan, ızdırabın tadını alan yüz suları döker. Fakat, bilmesi gerekenin dışındakiler bilse ne olur, bilmese ne olur.</span><br />
<span style="font-size: large;">- Neyzen Tevfik diyor ki, " Şunu derkeyledim ancak ki, bârım kendi kendime." Izdırap, aramak ve aradığını bulamamak ızdırap ehlini bu noktaya getirir: Anladım ki, kendim kendime ağır bir yüküm... Dermanım derdimdir. Derman arayanların çoğunun vardığı liman: "Derdim bana derman imiş. Boşuna derman aramışım derdime..." </span><br />
<span style="font-size: large;">Yunus Emre, "Bir gönüle gir, has cevher ondadır, sanma ummandadır" diyor... Gönüllerimiz ve gönüller...</span><br />
<br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Kader, yazgı... Üzerinde en çok konuşulan tartışılan kavramlar... Kimileri için isyan sebebi, kimileri içinse tevekkül ve teslimiyet...</span><br />
<span style="font-size: large;">Ancak, sanırım şu sözcükler (Dücane Cündioğlu'nun ifadeleriyle) konuyu çok esaslı anlatıyor. En azından bana göre... Elbette herkesin farklı pencerelerden baktığını biliyorum ve çok da doğal karşılıyorum. </span><br />
<span style="font-size: large;">İşte, yazgıya dair o ifadeler:</span><br />
<span style="font-size: large;">"Olan, olmalıydı!</span><br />
<span style="font-size: large;">Olacak olan, olur!"</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><i>Böyle düşünülmediğinde "keşkeler, eğerler, ahlar" insanın ömrünü kısaltır; hem kendisinin hem de çevresinin yaşamını Cehenneme çevirir. Ne geçmiş için ah etmenin bir anlamı var, ne de gelecekle ilgili kaygıların... Çünkü, bir irademiz var ancak "olan oluyor" ve "olacak olan da değişmiyor..."</i></span><br />
<span style="font-size: large;"><i><br /></i></span>
<span style="font-size: large;"><i>Tasavvuf felsefesinde (Yesevi, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli) bunun adı teslimiyet, bunun adı tevekkül...</i></span><br />
<span style="font-size: large;"><i><br /></i></span>
<span style="font-size: large;">Cündioğlu şöyle bir metaforla konuyu anlatıyor: Gencin birisi bir yaşlıya soruyor "Nasılsın amca iyi misin?" "Ne yapalım evladım, emaneti dolaştırıyoruz işte..." Can emaneti her tende, her bedende dolaşıyor. Ne zaman beden hapishanesini terk edeceğini ise, emaneti taşıyanlar bilmiyor... </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">*** </span><br />
<span style="font-size: large;"><b>"Kein Ersatz, deine Droge bist du!"</b></span><br />
<span style="font-size: large;">Başka hiçbir şey arama, senin ilacın yine sensin. Cevabını aradığın soruların cevapları sendedir...</span><br />
<span style="font-size: large;">"Kendine kendinde bir yer açmalısın..." Öyle ya, aklımızı, kalbimizi ve ruhumuzu işgal eden insanlar, kavramlar, olaylardan kendimize bir yer bulabiliyor muyuz? Kendimizi dinleyebiliyor muyuz? </span><br />
<span style="font-size: large;">Herbert Marcuse'un o sözü: "20. yüzyıl insanı yaşamıyor, yaşamı yalnızca izliyor..." Sanırım, "kendine kendinde yer açmayanlar" var oldukça bu yakıcı değerlendirmeler her devir insanı için geçerlidir...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Özleyebilmek için kişinin bir özü olması yetmiyor, bu özü fark etmesi de gerekiyor."</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Niçin kendinizle ve biraz da kendiniz hakkında konuşmayı denemiyorsunuz?"</span><br />
<span style="font-size: large;">- "Ayrılık, hasret, acı, aşk= Kişinin kendisiyle tanışması..."</span><br />
<span style="font-size: large;">-"Aşk, ızdırabın meyvesi ve ödülü..."</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">***</span><br />
<span style="font-size: large;">Teknolojik zehirlenme, "insanlığı, düşünceyi, düşünmeyi, 'insanın kendisiyle tanışmasını', insanın erdemlerini ve insancıllığı" öldürüyor...</span><br />
<span style="font-size: large;">Ve insan yalnızca kendi yaşamını izleyen bir varlığa dönüşüyor. </span><br />
<span style="font-size: large;">Cenab-ı Aşk kitabı düşünenlere farklı bir pencere açabilir.</span><br />
<span style="font-size: large;">Bu bir olasılık...</span><br />
<span style="font-size: large;">Her olasılık, bir umuttur...</span><br />
<span style="font-size: large;">Değerlendirmek birşey kaybettirmez...</span>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-64460000093053845422019-04-19T09:20:00.002+03:002019-04-24T20:34:20.023+03:00BU ÜLKE<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Cemil Meriç, <a href="http://akifce.blogspot.com/p/okuma-onerileri.html" target="_blank">BU ÜLKE</a>'de kendisi gibi arafta kalmışların </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ9PdEWrgwGImIPApOqXAPobQgY2ZfWvwLdF8nmfA3_PGOq8wfXQUXNjCI9-9f2ziuZBAVKIg4kHFaq12IyVNacLItgSzd5uwZlr2XHkHGBsvMi4e6j-rIrlo_sbfZnKpk7ja88m-HbwQ/s1600/0000000061673-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="395" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ9PdEWrgwGImIPApOqXAPobQgY2ZfWvwLdF8nmfA3_PGOq8wfXQUXNjCI9-9f2ziuZBAVKIg4kHFaq12IyVNacLItgSzd5uwZlr2XHkHGBsvMi4e6j-rIrlo_sbfZnKpk7ja88m-HbwQ/s400/0000000061673-1.jpg" width="262" /></a></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">durumuna tercümanlık yapıyor. Meriç herkesin sahiplendiği, ama hiç bir ideolojiyle, dolayısıyla tarafla bütünleşmeyen bir zihin. O bir fikir işçisi. Dünyanın bütün çilesini, ızdırabını, çelişkilerini bir zehir gibi içmiş, bu uğurda gözlerini kaybetmiş. Ama sonunda düşüncenin izini sürenlere "ateş böceği" değil, "güneş" olmayı başarmış bir düşünce adamı. </span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Düşünce ustası olmak zor iş. Bunun için ilk iş ızdırap adamı olmak, yaşamın her anında ızdırap yudumlamak gerekiyor. Izdırap yıllarını anlatırken yakıcı sözcüklerle tasvir ediyor: Aç ve tek... Gurbet ve açlık...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><b>Sene 1942... Rüyalarımın hepsi çiğnenmiş. </b>İşim yoktu, param yoktu, dostum yoktu...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Ve elbette:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><b>"Kitaplar vatanımdı, kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim."</b> diyecekti. "Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız..."</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">"Hayatım bir trajedidir" derken, bütün hayatının "bilgisini, zamanını ve kalbini vermekle geçtiğini" söylemeden edemiyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Ne güzel "aydın" tanımlaması yapıyor:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">"aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. <b>İnsan hırlaşmaz, konuşur. Aydının görevi karanlıkları aydınlatmaktır. </b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Türk aydının kaderi, mahpesinde şarkılar söylemektir. </span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Tanzimat'tan beri hazır elbise giyiyoruz.</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Tek ortak duygu: Düşmanlık... Diyalog yok... </span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">"Derslerimde de, konuşmalarımda da ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: <b>Her düşünceye saygı.</b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Sağ okumuyor, sol diyalogdan kaçıyor. Boşuna bağırıyorum.</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Benim kuvvetim mümkün olduğunca tarafsız oluşumdan geliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">HAYATIMI İKİ KELİME ÖZETLER: ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">"Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır." Daniel Defoe</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. Slogan ilkelin ideolojisidir.</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Karanlık kinlerin, birbirine saldırttığı, çılgın sürülerin savaş çığlığıdır slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. DÜŞÜNCE İLE ÇIĞLIK BAĞDAŞMAZ. Yabani bağırır, medeni insan konuşur.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Osmanlı bir başka medeniyetin varlığını 1789'da fark etti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdivendir kelimeler. </span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Kelime kendimi seyrettiğim dere.</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">İNSANLAR IŞIĞA, HAYATA, SONSUZA DÜŞMAN. </span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">***</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">İnsan, nisyan. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Yaşar ve unutur...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Yaşar ve yine unutur...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Unutkanlık değirmeninde öğütülür durur...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Karakter erozyonuna mübteladır bir de insanların çoğu...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Gerçi bunları insan saymayanlar da var ya...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Sadece "varlık" ve "var olma" hakkında düşünenler için birer imge, yansıma, özne, nesne veya hiçliğin sembolüdür onlar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Ve yaşam devam ediyor:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: large;">Hem elbiselerin içinde insan diye dolaşanlar için, hem de insanlar için...</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1YbzvT9guBMJmPDtjmQPjURBt3HYMvT6Kz0UH69sCD2RHWkZ0rq9MCfennmQzfOab5kYWf5D5qps6d1yWY5h6N_t7JNl0j9j64PakKLRe7SGEVcTp08xpGLXWnihEPdXubbm5m7K4GRY/s1600/Cemil-Meri%25C3%25A7-S%25C3%25B6zleri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1YbzvT9guBMJmPDtjmQPjURBt3HYMvT6Kz0UH69sCD2RHWkZ0rq9MCfennmQzfOab5kYWf5D5qps6d1yWY5h6N_t7JNl0j9j64PakKLRe7SGEVcTp08xpGLXWnihEPdXubbm5m7K4GRY/s400/Cemil-Meri%25C3%25A7-S%25C3%25B6zleri.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-4595556273912432135.post-70734999761958958562019-04-09T09:52:00.000+03:002019-04-17T14:23:32.516+03:00İSLAM MEDENİYETİ TARİHİ<span style="font-size: large;">İslam dünyası, aslında birçok bilimsel buluşa, felsefi gelişmeye ve teknolojik gelişmeye öncülük etmişti bir zamanlar. Bugünkü gibi kan ve gözyaşı coğrafyası olmadığı zamanlarda bütün dünyaya bilginin, erdemin, iyiliğin, insanlığın, hakkın ve hukukun öğretildiği dönemleri yaşıyordu. İslamın erken dönemlerinde birçok yıldız isim hem bilim ve teknolojide hem de yönetimde çok önemli başarılar elde etmişlerdi.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Fuat Köprülü'nün Wilhelm Barthold'dan tercüme ettiği <a href="https://www.okuoku.com/urun/detay/kitap/mehmet-fuad-koprulu-kulliyati-2-islam-medeniyeti-tarihi/363210" target="_blank">İslam </a></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGwSkGElaDjxGfDYT8dRozpYBByaJ_o7q_tHA1pgBZbhD8BQfppVJU4_FOohI3fkcOKbAtKs315p35UDcZ3mIiJgtP61NyClYUm7zU4xX_9xQCo_yT683rL2k3esUfra0K7EApsYhm8F0/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="281" data-original-width="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGwSkGElaDjxGfDYT8dRozpYBByaJ_o7q_tHA1pgBZbhD8BQfppVJU4_FOohI3fkcOKbAtKs315p35UDcZ3mIiJgtP61NyClYUm7zU4xX_9xQCo_yT683rL2k3esUfra0K7EApsYhm8F0/s1600/images.jpg" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">Medeniyeti Tarihi, İslam Medeniyeti'nin akılla, bilimle, kültürle ve irfanla yükseldiği dönemleri anlatan farklı bir eser. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Barthold diyor ki, "Türklerdeki yüksek sınıfın yeni bir medeniyetle temas eder etmez milli kıymetlerini tezyif </span><span style="font-size: large;">etmesi </span><span style="font-size: large;">(zayıflatması) ve mazisi ile derhal alakalarını kesmesi, kültür tarihinde daima tesadüf edilen hastalıklı (marazi) bir hadisedir." "Sentez yeteneğinin zayıf olması bu kopukluğu besliyor" sonucu çıkıyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><a href="https://www.turkedebiyati.org/ahmet_yesevi.html" target="_blank">Hoca Ahmet Yesevi</a>'nin Çimkent'ten Yesi'ye oradan Buhara'ya olan yolculuğu ve Bektaşiliğin gelişimi 12. yüzyılda Orta Asya'da önemli bir etki doğuruyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Gazneli Mahmut döneminde güçlü bir posta ve istihbarat sistemi oluşturulmuştur. <a href="https://tarihportali.net/buyuk-selcuklularda-divanlar-ve-gorevleri" target="_blank">Divan-ı Berid </a>veya ulak teşkilatı olarak da isimlendirilmiştir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Alp (yiğit) sözcüğü Batur, sökmen (seymen) veya sekban karşılıkları gibi kahramanlık, gözüpeklik anlamında kullanılmıştır. Gaznelilerin kurucusu Alp Tegin, Sultan Alp Arslan çok bilinen isimlerdendir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Daha 10. yüzyılda İran'da rasathane kurulduğu biliniyor. Büveyh Devleti dönemi bu tür bilimsel temellerin de dönemi olmuş. </span><br />
<span style="font-size: large;">İran kültüründe <a href="https://islamansiklopedisi.org.tr/mecusilik" target="_blank">Mecusîliğin</a> etkileri hiç silinmemiş. O dönemlerde de İran'ın büyük şairi<a href="https://www.turkedebiyati.org/firdevsi/" target="_blank"> Firdevsî </a>Mecusi kahramanları övmüş ve bu yüzden de dönemin din adamları O'nun Müslüman mezarlığına defnedilmesini istememişler.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><a href="https://gelisenbeyin.net/ibni-sina.html" target="_blank">İbni Sina</a> gibi bir yıldız daha 18 yaşında bütün bilimleri öğrenmiştir. Kısa hayatında Kanun ve Kitabüşşifa adlarıyla önemli eserler yayınlamıştır. Bu eserler Batı'da Tıp ilminin ve diğer ilimlerin temellerini oluşturan eserler arasında girmiştir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><a href="https://www.biyografi.net.tr/nizamulmulk-kimdir/" target="_blank">Nizamülmülk </a>1064-1092 yılları arasında vezirlik yapmıştır. Selçuklu devlet sisteminin sağlamlaşmasında etkisi çok büyük olmuştur. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Dönemin bilim kentleri olarak Endülüs, Semerkand, Taşkent, Buhara yıldızlaşmışlardır. </span><br />
<span style="font-size: large;">Ali Şir Nevai, Uluğ Bey, Timur, Selçuklular, İran, Bizans, Mısır, </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoVbP2TTdNben6DrvWqpug-2oeqKR6141zTKoiAT36Qcn8KhMir1mgoSrO1xBptErPopeMSAK8FnZd8T-HfApeQEC_8rLIGtH_JAP0QctTA2zwyAxLRBIUinXfkDppCNCWtc7q54qb2Vo/s1600/nizamulmulk02101602.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="948" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoVbP2TTdNben6DrvWqpug-2oeqKR6141zTKoiAT36Qcn8KhMir1mgoSrO1xBptErPopeMSAK8FnZd8T-HfApeQEC_8rLIGtH_JAP0QctTA2zwyAxLRBIUinXfkDppCNCWtc7q54qb2Vo/s400/nizamulmulk02101602.jpg" width="236" /></a></span></div>
<span style="font-size: large;">Suriye, Babür İmparatorluğu, Şiilik, Sünnilik, mezhepler, felsefe, tıp, teknoloji, ticaret ve benzeri konularda kitap oldukça doyurucu bilgiler sunuyor. </span>akifcehttp://www.blogger.com/profile/08264953340853697662noreply@blogger.com