19 Nisan 2019 Cuma

BU ÜLKE

Cemil Meriç, BU ÜLKE'de kendisi gibi arafta kalmışların
durumuna tercümanlık yapıyor. Meriç herkesin sahiplendiği, ama hiç bir ideolojiyle, dolayısıyla tarafla bütünleşmeyen bir zihin. O bir fikir işçisi. Dünyanın bütün çilesini, ızdırabını, çelişkilerini bir zehir gibi içmiş, bu uğurda gözlerini kaybetmiş. Ama sonunda düşüncenin izini sürenlere "ateş böceği" değil, "güneş" olmayı başarmış bir düşünce adamı. 

Düşünce ustası olmak zor iş. Bunun için ilk iş ızdırap adamı olmak, yaşamın her anında ızdırap yudumlamak gerekiyor. Izdırap yıllarını anlatırken yakıcı sözcüklerle tasvir ediyor: Aç ve tek... Gurbet ve açlık...
Sene 1942... Rüyalarımın hepsi çiğnenmiş. İşim yoktu, param yoktu, dostum yoktu...

Ve elbette:
"Kitaplar vatanımdı, kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim." diyecekti. "Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız..."

"Hayatım bir trajedidir" derken, bütün hayatının "bilgisini, zamanını ve kalbini vermekle geçtiğini" söylemeden edemiyordu. 

Ne güzel "aydın" tanımlaması yapıyor:
"aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur. Aydının görevi karanlıkları aydınlatmaktır. 
Türk aydının kaderi, mahpesinde şarkılar söylemektir. 
Tanzimat'tan beri hazır elbise giyiyoruz.
Tek ortak duygu: Düşmanlık... Diyalog yok... 

"Derslerimde de, konuşmalarımda da ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: Her düşünceye saygı.

Sağ okumuyor, sol diyalogdan kaçıyor. Boşuna bağırıyorum.
Benim kuvvetim mümkün olduğunca tarafsız oluşumdan geliyor.
HAYATIMI İKİ KELİME ÖZETLER: ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK...

"Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır." Daniel Defoe

Kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. Slogan ilkelin ideolojisidir.
Karanlık kinlerin, birbirine saldırttığı, çılgın sürülerin savaş çığlığıdır slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. DÜŞÜNCE İLE ÇIĞLIK BAĞDAŞMAZ. Yabani bağırır, medeni insan konuşur.

Osmanlı bir başka medeniyetin varlığını 1789'da fark etti. 

Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdivendir kelimeler. 
Kelime kendimi seyrettiğim dere.
İNSANLAR IŞIĞA, HAYATA, SONSUZA DÜŞMAN. 
Aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.

***
İnsan, nisyan. 
Yaşar ve unutur...
Yaşar  ve yine unutur...
Unutkanlık değirmeninde öğütülür durur...
Karakter erozyonuna mübteladır bir de insanların çoğu...
Gerçi bunları insan saymayanlar da var ya...
Sadece "varlık" ve "var olma" hakkında düşünenler için birer imge, yansıma, özne, nesne veya hiçliğin sembolüdür onlar.
Ve yaşam devam ediyor:
Hem elbiselerin içinde insan diye dolaşanlar için, hem de insanlar için...