Goriot Baba'nın yasadıkları, herkesi etkileyecek düzeyde ve herkesin yaşayabileceği bireysel ve toplumsal gerçekliklerdir. Paris'te
yaşanan olaylar, aslında evrensel niteliktedir. Herkes her an benzeri olayları yaşamaktadır. Özveri, karşılıksız sevgi. Karşılığında vefasızlık, nankörlük, mankurtlaşma. Aslında bilinen ve hep tekrarlanan "insan hikâyesi."
Kitaptan birkaç alıntı:
“Şiirsiz bir yoksulluk egemendir burada; çirkef değil,
lekelerle, paçavralarla değil saçak saçak çürüklerle oluşmuş lif lif bir
yoksulluk.”
“Dünya rezil ve kötü” dedi. “Başınıza bir dert gelmeye
görsün, her zaman elindeki hançeri yüreğinize saplayıp büken, üstelik sizi
hançerin sapına hayran bırakmaya çabalayan bir dostunuz bulunur. İğnelemeler, imalar gırla gider.”
“Dünya kitabını çok iyi okumuştum fakat yine de
bilmediğim sayfalar kalmıştı. Şimdi hepsini biliyorum. Acımadan vurun! Sizden korkarlar
o zaman.”
“Hayırsız evlatlarım! Ah zengin olsaydım, servetimi çoğaltsaydım, hepsini onlara harcamamış olsaydım şimdi ölürken yanımda olurlardı, yanaklarımı okşarlardı. Bir konakta otururdum, güzel odalarım, uşaklarım olurdu. Dünyanın hiç tadı yok! Ben bunu gördüm. Halbuki “gözlerini çıkar bize ver" deselerdi yine verirdim. Onlar param olduğu zaman çevremde dört dönüyorlardı, evlerinin kapısını ardına kadar açıyorlardı. Sonra benimle görüşmeyi bile kestiler, çünkü param bitti. Babaları olduğumu gizlediler, bütün dertleri şan ve şöhret alemlerinde görünür olmaktı. Onlara yaşamımı verdim. Şimdi ölürken bana bugün bir saatlerini bile ayıramıyorlar. Fakat bu günahın büyüklüğünü bilmiyorlar. Göklerde bir Tanrı var, biz istemesek bile öcümüzü alır o. Bir ben suçluyum. Fakat sevgi ve özveriden dolayı suçluyum.”
Çarpık yaşamların çarptığı iyi yürekli bir insanın/babanın öyküsü. Bir zamanların Paris'inde bunlar yaşanırken, şimdi her yerde aynı hikayeler, aynı dramlar her gün uzak yakın çevremizde kendini gösteriyor. Çünkü, insanın öyküsü bütün coğrafyalarda aynı. Biraz fazla, biraz eksik.