Busbeq etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Busbeq etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2019 Pazartesi

TÜRK MEKTUPLARI

Ogier Chiselin de Busbeq'in Türk Mektupları isimli bir hatıratı vardır. Kitap, Türkiye'yi Böyle Gördüm ismiyle de basılmıştır. 
Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul'da sekiz yıl elçilik
yapan Busbeq Avusturyalıdır. Dönemin siyasi, ekonomik ve kültürel fotoğrafını çeken Busbeq, Kanuni'nin peşinde Amasya'ya kadar gidiyor. 
O dönem tanık olduklarını ve duyduklarını hatırat olarak yazıyor ve bu hatırat günümüze kadar ulaşıyor. Busbeq'in dönemin taht kavgaları ile ilgili tanıklıkları da tarihi gerçekliklere uygun düşüyor. Örneğin, Şehzade Mustafa ve Bayazıd'ın öldürülmeleri dönemin ve Osmanlı tarihinin en trajik olaylarındandır. Osmanlının gidişatını değiştiren bu olaylar Kanuni'nin doğru tercihlerde bulunup bulunmadığını her zaman tartıştıran konular arasında yer almaktadır. Roxalana yani Hürrem Sultan Rüstem Paşa ile işbirliği yaparak en gözde şehzadelerin harcanmasını sağlamıştır. 
Busbeq ayrıca Yeniçeriler, paşalar, köleler, mimari, saraydaki çekişmeler, Macarlar, Sırplar, Bulgarlar ve veba gibi önemli konular hakkında bilgiler sunuyor kitapta. 
Kitabın dönem hakkında farklı fotoğraflar çektiğini belirtmiştim. Saray bahçelerinin güzelliğini de anlatıyor. Ancak, saray bahçelerinin dışındaki İstanbul'un güzel imar edilmediğini, genel olarak imarının kötü olduğunu anlatıyor ve "Buraya bir Avrupalı eli değmeli" diyor. (Sanırım yüzyıllardır bu kanaat ve durum değişmedi, değişmiyor. Bizim coğrafyada planlama hala çok sevilen bir iş değildir.)
Busbeq Kanuni'nin üç dileğini şöyle sıralıyor: 1- Süleymaniye'nin tamamlanması, 2- Su kemerlerinin tamiri, 3- Viyana'nın fethi. (Son dileği gerçekleşmiyor.)
Yazar, o dönemin İran ve Gürcistan'ı hakkında da bilgiler veriyor ve özellikle Gürcistan hakkında çok olumsuz öyküler anlatıyor. 
İstanbul'un bazı semtlerinin laleler, güller ve diğer çiçeklerle süslendiğini, Türklerin buna çok değer verdiğini de anlatıyor.
Ciddi, keskin bakışlı ve az konuşan ihtiyar Kanuni'nin son döneminde kendini daha çok ibadete verdiğini anlatan yazar, şehzadelerin dramını da hikaye ediyor. Kanuni Şehzade Mustafa ve Bayazıd'ı öldürmekle yetinmiyor, torunlarını da öldürttürüyor. Şehzade Cihangir de korkudan hastalanarak ölüyor. Şehzade Bayazıd'ın Bursa'da kalan küçük oğlunun öldürülüşü dehşet verici bir dram olarak kitapta yer alıyor. Çocuğun celladın boynuna sarılması, yanaklarından öpmesi, celladın çocuğu öldürememesi ve bayılması insanı sarsıyor. Ardından çocuğu öldürmekle görevli paşanın bizzat çocuğu öldürmesi ve annesinin feryatlarının Bursa'yı ağlatması. 
Bayazıd ve 2. Selim'in ordularının taht kavgası için Konya'da karşı karşıya gelmesi de kitapta anlatılan olaylardan. 
Yeniçerilerin zaman zaman iaşe sıkıntısı yaşadığı; çorba, soğan ve ekmekle idare ettikleri de anlatılıyor. Yeniçerilerin korkutucu ve haşmetli görünümü de yazarı etkilemiş. 
Tarih hep kendini tekrar ediyor.
"İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi" diyen şaire hak vermemek mümkün mü?
Habil ve Kabil'den itibaren yaşanan hep kardeş kavgası; insanın insanla olan bitmeyen hesabı...
Boşu boşuna...