6 Kasım 2018 Salı

BATI DÜŞÜNCESİNDEKİ BÜYÜK DEĞİŞME

Kitabın yazarı Paul Hazard, çevireni Erol Güngör.
Batı ağır bunalımlardan nasıl çıktı? Zihinsel dönüşümü nasıl başardı? Kilise, hükümet, yurttaş ilişkileri nasıl dönüştü? Batı Ortaçağ ve sonrasında Türklere nasıl bakıyordu?
Rahmetli Erol Güngör'ün muhteşem çevirisiyle okunacak bir eser.


Kitabın değindiği konulardan bazıları (alıntılar ve kavramlar):

Siyasi kurumların temel hedefi insana söz, vicdan ve hareket özgürlüğü sağlamaktır (Spinoza). s. 155

Altın Diş Hikâyesi 8 (s. 179): Silezya'da yedi yaşındaki bir çocuğun bütün dişleri dökülüyor. Azı dişlerinin birinin yerine altın bir diş çıkıyor. 1593 yılındaki bu hadise ile ilgili Horstius bir yazı yazıyor ve "Tanrı'nın bu çocuğa bu dişi, Türklerden çok eziyet çeken Hristiyanları teselli etmek üzere (bir armağan olarak) verdiğini" belirtiyor. Diş kuyumcuya gösteriliyor ve kaplama olduğu anlaşılıyor. Önce bu mucizevi (!) durumla ilgili kitaplar yazılıyor, sonra kuyumcuya danışılıyor. Dogmatik düşünceyi anlatan etkileyici bir örnek.

  • Batı düşüncesi 1700'lü yıllardan itibaren etkileyici bir dönüşüm yaşıyor: İnsan, varoluş, düşünce, din, uygarlık, akıl, yaşam, ölüm... İlahi dinler ve ötekiler... Şüpheciliğin yükselişi.
  • Yunan, Roma, Mısır, Çin düşünce ve bilgisini yakından tanıma çabaları. Bunun yanında Fransız, İngiliz, Alman, Türk uygarlıklarının analizi.
  • Kilisenin bölünmesi: Katolik ve Protestan... Dogmatizm ve reform
  • Akılcılığın doğuşu ve kilisenin gerilemesi.
  • Otorite ve özgürlük ilişkisinin ağır bir sorgulamadan geçmesi ve yeniden tanımlama çabaları.
  • Dil, bilim, kültür ve demokrasiye olan ilginin yükselişi.
  • TARİH, uygarlıklar mezarlığı. 
  • Kral, din, birey ilişkilerinin dönüşümü ve bireyin güçlü bir özne olarak yükselişi.
  • Bütün hikâye Habil ile Kabil arasında geçiyor: Katil, cinayet ve kurban.
  • Locke, Hobbes, Leibniz, Spinoza gibi beyinlerin varlığı, bireyi, devleti ve toplumu yeniden tanımlama çabaları... Sarsıcı görüşler. 
  • Doğal hukuk düşüncesinin ve özgürlüğün ilgi görmesi.
  • Meşruiyetin kaynağı nedir? Monarşi, demokrasi, halkın durumu.
  • Locke'un özgürlük anlayışı ve bireysel mülkiyet düşüncesinin güçlenmesi. 
  • LOCKE: Mülkiyet, hürriyet ve adalet (eşitlik) doğal olarak herkesin hakkıdır. Yöneticiler bu haklara saygı göstermek zorundadır. İnsanlar doğa durumunda da özgür ve mutluydular.
  • LOCKE: Ahlakı bilgiye tercih etmek gerekir. Çünkü hayatta önemli olan çok şey bilmek değil, önemli olan dürüst ve iyi (bir karaktere sahip) olmaktır. Esas olan özgürlüktür. 
  • Batı Kilisenin zulmünden kaçarken akılcılığı yüceltiyor. 
  • Leibniz daha o yıllarda Avrupa'yı birleştirmeye çalışıyor. AVRUPA BİRLİĞİ düşüncesinin güçlenmesinde Leibniz'in etkisi büyüktür.


23 Ekim 2018 Salı

DEMOKRASİ YOLUNDA

"Demokrasi aslında demopedidir, yani halkın eğitimidir" diyordu Cemil Meriç.  Ali Fuat Başgil'in Demokrasi Yolunda isimli kitabının özeti de bu cümlede yatıyor. 
(Ali Fuat Başgil, Demokrasi Yolunda, Yağmur Yayınevi, 1961)


Başgil'in Türk akademi tarihinde seçkin bir yeri vardır. 27 Mayıs sonrası akademiden uzaklaştırılan diğer 147 değerli bilim insanı gibi. Belki daha fazlası. Başgil 27 Mayıs darbecilerine karşı onurlu bir duruş sergilemiş, esaslı bir demokrasi mücadelesi vermiştir. Sonuçta kaybetse de, sözde kazananlar kadar kaybetmemiş, onuruyla tarihte yerini almıştır. 

***
Demokrasi Yolunda isimli çalışmasından bazı kısımlar aktaracağım. Ancak, siyaset bilimine ve demokrasi kuramlarına ilgi duyanların okuması gereken bir kitap. İlk baskının ne zaman olduğunu bilmiyorum. Ben 1961 baskısını okuma fırsatı buldum. 
Kitaptan bazı alıntılarla sizleri baş başa bırakıyorum:

* Önce hakkı ve hakikati bil ki, hak ve hakikat ehlinin kimler olduğunu bilesin. 

* Demokrasi her şeyden önce bir gönül işi ve toplumsal terbiye meselesidir. Demokrasi terbiyesinin ahlaki formülü şudur (s. 6):
İyiliği ve adaleti sevecek, kötülükten ve zulümden nefret edeceksin. Yalnız nefret edip durmayacaksın, hem de onunla mücadele edeceksin; gücün yetiyorsa elin kolunla; değilsen sözlerinle ve yazılarınla; buna da gücün yetmiyorsa kötülük ve zulüm yapanlardan yüz çevirip onlara selam vermemek ve merhaba dememek suretiyle mücadele edeceksin....

* Hükümetin görevi, fitne ve fesadı (bozgunculuğu, kargaşayı) önlemek, anlaşmazlıkları ve çatışmaları halletmek suretiyle adalet ve hakkaniyeti hakim kılmaktır (s. 7).
* İktidara serbest ve güvenilir seçimlerle geliş, bir hükümetin demokratik olması için ilk şarttır, fakat son şart değildir. Demokratik bir hükümet, iktidarı hukuk prensipleri ve insan hakları üzerinden kullanır. Bu prensip ve hakların başında ise, vatandaşların hürriyet ve müsavat (eşitlik) hakları gelir. Bunlar da devletin anayasasında gösterilir (s. 14).

Kitap ağırlık olarak "hürriyet mefhumu" (özgürlük kavramı) ve demokrasi üzerinde durmakta, demokrasinin kökenlerini ortaya koymaktadır. İsonomia, isegoria, oligarşi, mutlakiyet gibi kavramları da irdeleyen kitap, dönemine göre hayli ileri düşünceleri içermektedir.

İlgilenenler kitabı edinebilirler. İnternette hala baskısı yapılıyor gözüküyor.

Son bir cümle:
İnsan yaşamak, hayattan kam (lezzet) almak hırsına ve bu hırsın yarattığı kin, intikam, iki yüzlülük, kıskançlık ve tembellik gibi hastalıklara sahiptir (s. 17).